Bir antropolog neden Bosna futbol kültürüne ilgi duyar? Cevabı burada.

For English: Click here


19 Haziran 2008 Perşembe

ZAGREB ĆE BİTİ TURSKA MAHALA

20 Haziran 2008’de EURO 2008’de Türkiye ile Hırvatistan’ın oynayacağı çeyrek final karşılaşmasından önce geçen sene izleme fırsatını bulduğum Bosna-Hırvatistan dostluk maçıyla ilgili izlenimlerimi, biraz da yarınki maçla ilintilendirerek yazmak istedim. Bu benim için aynı zamanda uzun zamandır ilgilenemediğim Bosna Futbol Kültürü blogumla yeniden buluşma imkânı sundu bana.


BOSNA HERSEK - HIRVATİSTAN

Stadyum: Koševo

Tarih: 22 Ağustos 2007

Saraybosna Film Festivali olanca hızıyla devam ediyor. Saraybosnalılar mümkün olan en fazla sayıda filmi izleyebilmek için o sinemadan bu sinemaya koşturuyor. Benim favorim daha çok eski Yugoslavya coğrafyasında çekilmiş yeni filmler. Bir de Ankara’daki öğrencilik yıllarımdan alışkanlık, kısa filmler ve belgeseller. Beleş olduğu için belgesel ve kısa filmleri kaçırmazdık... 14:30’da “Karneval” isimli bir belgesel var. Karadağ-Bosna ortak yapımı bu belgeselde büyük ağabey Sırbistan’ın günahlarını paylaşmaya yanaşmayan Karadağ’ın savaş yıllarında Bosnalı mültecilere yaptığı eziyetler konu edinilmiş. Belgeselin yapımcısı tanıdık bir isim: Boro Kontić. Karadağ kökenli gazeteci ve aynı zamanda da fanatik bir Željeznićar taraftarı olan Boro (yani Bora) Grbavica’daki hiç bir maçı kaçırmıyor. Kombine bileti var. Alan araştırmalarında ilk başvuru kaynakları her şeyden haberi olan, olanı biteni bilen gazetecilerdir. Nitekim Boro da araştırmamın başından itibaren Saraybosna Medya Merkezi’nde bazen bir kahve, bazen bir kadeh rakı eşliğinde bitmek bilmeyen sorularımı sabırla yanıtlamıştır.

Sinema salonuna doğru koştururken festival standlarının orada tanıdık bir yüz geçiyor yanımdan. Ama kim olduğunu çıkaramıyorum bir türlü. Sinema salonuna girerken ayılıyorum: Jeremy Irons! Ne korumalar, ne de sürekli imza isteyen rahatsız edici bir insan yığını var etrafında. Saraybosnalılar sanatın her alanına bu kadar meraklıyken sanatçıları sıkboğaz etmeyen bir mizaca sahipler. Belki de Saraybosna’nın savaş sırasında bile sanatçılarca çekiciliğini korumuş olması bundandır. Not olarak düşelim: On dördüncüsü düzenlenen film festivalinin ilki 1995 yılında, yani savaş sırasında yapılmış.

Filmden sonra şehir merkezinde dolaşıyorum. Saraybosna’nın ana caddesi savaş meydanına dönmüş. Ben filmdeyken Hırvat ve Bosnalı taraftarların çatışmalarına sahne olmuş Mareşal Tito Caddesi. Bugün önemli bir maç var: Bosna Hersek – Hırvatistan “dostluk” maçı.

İlk bakışta bu iki komşu ülkenin arasındaki dostluk maçı çok da önemli değil gibi görünüyor. Ama yakın tarih büyük trajedilere tanıklık etmiş. 1992-95 savaşı başında Bosnalı Sırplara karşı Boşnaklarla birlikte savaşan Hırvatlar, milliyetçi liderlerin kışkırtmasıyla dünyanın gözü önünde parça parça edilen Bosna’dan bir pay alabilmek için üçüncü bir cephe açmışlar. Savaşın en şiddetli yaşandığı yer ise Mostar. Hırvatlar ve Boşnaklar arasındaki sınırın belirlendiği Šantićeva Caddesi’nin her iki yanındaki binalar hâlâ kullanılamaz durumda, çoğu yıkık. Önce Boşnak kısmındaki Sırp Ortodoks kilisesini bombalayan Hırvat topçusunun bununla da yetinmeyerek bir arada yaşamın simgesi olan güzelim Mostar köprüsünü yıkmasının görüntüleri hafızalarımızda yer etmiştir. Savaştan sonra Bosna ve Hırvatistan hükümetleri arasında görece iyi ilişkilerden bahsedebilsek bile, Mostar’da yaşanılanlar unutulmuşa benzemiyor. İki yıl önce Almanya’daki Dünya Kupası’nda Hırvatistan’ın Brezilya ile oynadığı maç esnasında ve sonrasında başta Mostar olmak üzere Bosna’da Bosnalı Hırvat ve Boşnak nüfusun birlikte yaşadığı yerlerde gerilimler olmuş, hatta yer yer ciddi çatışmalar meydana gelmişti. Etnik bağlarla Hırvatistan’a bağlı olan Bosnalı Hırvatlar Hırvatistan’ı, bunun karşısında Boşnaklar da Brezilya’yı destekleyince kıyamet kopmuştu. 20 Haziran’daki Hırvatistan-Türkiye maçı ise benzer, hatta daha yoğun gerilimlere neden olabilir mi acaba? Bunun yanıtı biraz da bir yıl önce oynanan Bosna-Hırvatistan dostluk maçında saklı.

Maç esnasında Hırvat taraftarlar Bosnalı taraftarların üzerine meşale atmaya kalkışmaları, Güney tribününde polisle Hırvat taraftarlar arasında arbede çıkmasına neden oluyor. Maç boyunca Bosnalıların tezahüratlarından biri de “Zagreb će biti turska mahala”. Şaşırıyorum. Anlamı şu: Zagrep Türk mahallesi olacak.” Daha önce 25 Şubat 2006 tarihinde Koševo’da oynanan Sarajevo-Slavija maçındaki izlenimlerimi anlatırken Bosnalı futbolseverlerin Türkiye’ye karşı sempatilerinden bahsetmiştim. Ama bu kadarı beni de şaşırtıyor. Adnan’a dönüp; “Yahu artık bizi bu meselelere karıştırmasanız. Buraları terk ettiğimiz neredeyse iki yüzyıl olacak ama sizin yüzünüzden hâlâ hem Sırplarla hem de Hırvatlarla papaz oluyoruz!” diyorum. Adnan’ın cevabı net: “Biz de sizin yüzünüzden çekiyoruz yaşadığımız her türlü sıkıntıyı!”. Ne diyeyim; o da haklı. Savaş sırasında Almanya’da yaşayan Adnan doğal olarak bir çok Türk’le tanışmış. Bir Türk tanıştığı yabancılara ilk olarak ne öğretir? Evet, Adnan da arada “ana avrat” diye tabir ettiğimiz Türkçe küfürlerden savuruyor Boşnakça seçme küfürlerin yanında tabii.

EURO 2008’de Türkiye’nin Hırvatistan’la oynayacağı çeyrek final maçı öncesi bu sloganı hatırlıyorum: “Zagreb će biti turska mahala”. Brezilya-Hırvatistan maçı sırasında bile olay çıktığına göre, Hırvatistan Türkiye ile maç oynadığı zaman ne olur acaba diye düşünüyorum. Mostar, futbol kaynaklı şiddet olayları açısından meşhur bir kent. İkinci Dünya Savaşı sırasında bölgedeki faşist Hırvat (Ustaşi) rejiminin desteğini arkasına alan Mostar takımı Zrinjski Yugoslavya döneminde yasaklanmış. Yugoslavya dağıldıktan sonra Bosnalı Hırvat milliyetçilerinin ilk yaptığı işlerden biri de bu kulübü yeniden kurmak olmuş. Velež taraftarları bu duruma çok kızgın. Bunun iki nedeni var. Birincisi Velež takımı Bosna, daha doğrusu Hersek kimliğinin en önemli kurumlarından biri. Mostar’ın tamamını kucaklayan bir takım olan Velež’in karşısına bölücü bir aşırılığın timsali olarak ortaya çıkan Zrinjski’ye Velež taraftarlarının sempatiyle yaklaşmaması şaşırtıcı bir durum değil aslında. Velež taraftarlarını kızdıran ikinci nokta da daha önce Velež’in stadyumu olan Mostar’ın Batı, yani Hırvat kesimindeki Bijeli Brijeg’in savaş sonrasında bir katakulliyle 49 seneliğine Zrinjski’ye verilmiş olması. Zrinjski-Velež maçlarının hemen hemen tamamında Mostar sokakları kimi zaman ufak tefek, kimi zaman da büyük kavgalara sahne oluyor. Özellikle de maçlar Velež’in eski stadyumunda oynandığı zaman Batı yakasına geçen Velež taraftarları stadyum yolu üzerindeki toplu konutların oradan geçerken apartmanlardan yağan kavanoz, kapkacak ve benzeri eşyalarla muhatap olmak durumundalar. Zrinjski-Velež rekabeti bazen çok ilginç görünümlere de bürünebiliyor; geçtiğimiz sezon UEFA Kupası’nda Sırbistan takımı Partizan’la eşleşen Zrinjski’nin Mostar’da oynadığı maçta onlarca kişi iki takımın taraftarları arasında çıkan kavgada yaralanmıştı. Bu maçta bazı Velež taraftarları Partizan’ı desteklemişti. Bununla birlikte Brezilya-Hırvatistan maçında çıkan olayların ilk olarak Mostar’da başlamış olması ve Mostar’daki Zrinjski-Velež rekabeti 20 Haziran 2008 tarihindeki Türkiye-Hırvatistan maçı sırasında Mostar’da neler yaşanabileceği konusunda önemli ipuçları veriyor. Bosna Federal TV’nin 18 Haziran akşamında verdiği habere göre Mostar polisi maç sırasında, öncesinde ve sonrasında yaşanabilecek olaylar için şimdiden önlemlerini almış durumda. Zagreb’in Türk mahallesi olmayacağı aşikâr ama Mostar’ın en azından yarısının Türk mahallelerini aratmayacağı da belli gibi.

Maça gelince... Bosnalı arkadaşlarımdan şimdiye kadar maçla ilgili bir yorum gelmedi. Balkanlar’da uzun zamandır “110 metreye 70 metrelik nizami çim saha” futbol ile ilgili olarak en son akla gelen şey...

Hiç yorum yok: