Bir antropolog neden Bosna futbol kültürüne ilgi duyar? Cevabı burada.

For English: Click here


27 Haziran 2008 Cuma

SİVASSPOR'UN İNTERTOTO'DAKİ RAKİBİ KARADAĞ YA DA BOSNA'DAN

İntertoto’daki temsilcimiz Sivasspor’un rakibi Bosna temsilcisi Čelik’in Karadağ takımı Grbalj’la 28 Haziran günü T.S.İ. 18:30’da Niksiç Şehir Stadyumu’nda oynayacağı ön eleme ikinci ayak maçı sonrasında belli olacak. Geçtiğimiz Cumartesi günü (21 Haziran) Zenica Bilino Polje Stadyumu’nda oynanan ilk maçta ev sahibi Čelik takımı Grbalj’i 3-2 yenmişti. Maça hızlı başlayan Grbalj yeni transferi Marko Kasalica’nın 7. dakikadaki golüyle öne geçmeyi başarmıştı. Fakat maçın geri kalan kısmında daha güçlü olan rakip karşısında 30. dakikada Čelik orta saha oyuncusu Mahir Kariç’in golüne engel olamadı. Maçın ikinci yarısında 59. dakikada Yunan hakem penaltı noktasını gösterdi ve Čelik’in skorer oyuncusu Emir Hadziç’in penaltıdan attığı golle Čelik öne geçen taraf oldu. Kırmızı Siyahlı ekipten oyuna ikinci yarıda giren Zoran Novakoviç’in 77. dakikada attığı golle farkı arttıran Čelik bu dakikadan sonra daha rahat bir oyun oynamaya başladı. Uzatma dakikalarında kontra ataktan Darko Paviçeviç’in ayağından bir gol bulan Grbalj farkı bire indirdi.

YUGO EKOLÜ MİRASI

Birçok futbol otoritesinin hemfikir olacağı bir nokta, eğer dağılmasaydı Yugoslavya’nın futbolda Avrupa’nın en güçlü ülkeler arasında yer alacağıdır. Tuna Ekolü diye bilinen ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya gibi ülkelerin dünya futbolunda fırtına gibi estiren üstün top tekniğine dayalı Tuna Ekolü, 1950’li yıllarda kondisyon ve takım oyununa da verilen önemle bu ülkeleri Avrupa ve Dünya futbolunda yenilmez kılmıştı. Özellikle fiziksel performanstaki artış, futbolcuların aynı zamanda birden çok spor dalıyla ilgilenmesiyle birebir bağlantılıdr. Siyasi olarak diğer Doğu Avrupa ülkelerinden farklı bir “sosyalist” model izleyen Yugoslavya adeta bir futbolcu fabrikasıydı. Bazı kısıtlamalar olsa da yine de o dönemde Yugoslav futbolcular Avrupa transfer pazarında önemli bir yerdeydi. Ülkenin gelişkin spor altyapısı bu pazarı besleyebilecek kaynaklara sahipti. Türkiye’de de sıkça rastlanılan “Yugo”lar bunun bir örneğidir.

Yugoslavya ulusal futbol takımı, farklı etnik gruplardan oyuncuları barındırmasıyla aynı zamanda ülkenin “birlik” ruhuna da hizmet etmekteydi. Fakat, futbol aynı zamanda Yugoslavya’nın bölünmesinde de önemli bir rol oynadı. Başta Kızılyıldız-Dinamo Zagreb (Sırp-Hırvat) rekabeti olmak üzere Yugoslavya’nın farklı cumhuriyetlerindeki taraftar grupları ülkedeki çatışmalarda etkin rol oynadılar. Yugoslavya’nın dağılması Yugoslav futbol okulunun da tarihe gömülmesine yol açtı. Fakat, yine de 1991’de Yugoslavya tam da dağılmanın eşiğindeyken Kızılyıldız UEFA kupasını kaldırma başarısını göstermişti. 1991-1995 yılları arasında yoğun olarak yaşanan çatışmalar sonrasında iktisadi krizlerle de boğuşan eski Yugoslav ülkelerinde durum yavaş yavaş düzelmeye başladıkça futbol da yeniden uyanmaya başladı. Hırvatistan ve ardından Slovenya’nın uluslararası arenada gösterdikleri başarılara Bosna-Hersek, Makedonya ve Sırbistan’ın “sağı solu belli olmayan” rakipler olarak Avrupa’nın belli başlı takımlarını bile ürküttüğü bilinmektedir. Bu ülkelere bir yenisi eklendi: Karadağ.

KARADAĞ FUTBOLU

İki sene önce bağımsızlığını ilan edip Sırbistan’dan ayrılan 650 bin nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen, Karadağ futbolda önemli başarılar elde eden Yugoslavya’da futbolcu fabrikası olarak biliniyordu. 1991 yılında UEFA kupasını kaldıran Kızılyıldız kadrosunda yer alan, daha sonra da AC Milan’da senelerce başarılara imza atmış olan Saviçeviç’in yanı sıra, Juventus’un efsanevi oyuncusu Predrag Miyatoviç ve seksenli yıllarda Beşiktaş’ta oynamış olan Kovaçeviç ve Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç’in de memleketi olan Karadağ iki senedir kendi bağımsız ligine sahip. Menejerliğini Dejan Saviçeviç’in yaptığı Karadağ Ulusal Takımı oyuncularının büyük çoğunluğu yurtdışında profesyonel hayatına devam ediyor. :

Mladen Bozoviç (kaleci): Partizan / Sırbistan

Srcan Blaziç (kaleci): Levadiakos / Yunanistan

Darko Bozoviç (kaleci): Partizan / Sırbistan

Vukaşin Poleksiç (kaleci): Debrecen / Macaristan

Milan Jovanoviç (defans): Cluj / Romanya

Savo Paviçeviç (defans): Voyvodina / Sırbistan

Radoslav Batak (defans): ANKARASPOR / TÜRKİYE

Jovan Tanesiyeviç (defans): Dinamo Moskova / Rusya

Dejan Ognjanoviç (defans): Estoril Praia / Portekiz

Elsad Zverotoviç (defans): FC Wil / İsviçrre

Vlado Yekniç (defans): Wiesbaden / Almanya

Risto Lakiç (defans): Partizan / Sırbistan

Simon Vukçeviç (orta saha): SPORTİNG LİZBON / Portekiz

Igor Burzanoviç (orta saha): Kızılyıldız / Sırbistan

Mitar Novakoviç (orta saha): OFK Belgrad / Sırbistan

Nikola Drinçiç (orta saha): Amkar Perm / Rusya

Vladimir Bojoviç (orta saha): Rapid Bükreş / Romanya

Branko Boşkoviç (orta saha): Rapid Viyana / Avusturya

Milorad Pekoviç (orta saha): Mainz / Almanya

Corciye Çetkoviç (orta saha): Hansa Rostock / Almanya

Rade Ptroviç (orta saha): Borats Çaçak / Sırbistan

Yanko Tumbaşeviç (orta saha): Voyvodina / Sırbitan

Vladimir Vuyoviç (orta saha): Luch Energiya / Rusya

Stevan Yovetiç (forvet): FİORENTİNA / İtalya

Mirko Vuçiniç (forvet-kaptan): ROMA / İtalya

Dragan Bogavats (forvet): SC Paderborn 07 / Almanya

Milan Puroviç (forvet): SPORTİNG LİZBON / Portekiz

Radomir Calovits (forvet):Rijeka / Hırvatistan

Nikola Nikeziç (forvet): Le Havre / Fransa

Srcan Radonyiç (forvet): Odense / Danimarka

Şu ana kadar hiçbir uluslararası resmi turnuvaya katılmamış olan Karadağ 2010 Dünya Kupası’na katılabilmek için İtalya, Bulgaristan, İrlanda, Gürcistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle birlikte 8. Grupta mücadele edecek. Karadağ’a pek şans tanınmasa de özellikle evinde oynayacağı maçlarda Avrupa’nın önemli kulüplerinde oynayan uluslararası deneyime sahip oyuncuları rakip takımlara kök söktürebilir. Bir çok yıldız oyuncunun yurtdışında oynadığı Karadağ’da Birinci Lig’in tartışmasız en önemli takımı olan Zeta eski günlerini arıyor. Adını Karadağ’ın antik dönemdeki coğrafi ismine borçlu olan “Zeta”, 1927 yılında kurulmasıyla Karadağ’ın ilk futbol kulüplerinden. Kulübün 2000 yılından bu yana başkanlığını yürüten eski Yugoslav gizli servis şefi, yeni işadamı Rayo lakaplı Radoyitsa Bojoviç döneminde özellikle altyapıya önem verilmiş. Altyapıya verilen önemin meyvaları Rayo’nun başkanlığındaki dördüncü sezonda toplanmaya başlanmış ve Zeta 2004/2005 Sırbistan-Karadağ liginde Kızılyıldız ve Partizan gibi takımların ardında ligi üçüncülükle bitirmiş. Bir sonraki sezon bağımsızlığını ilan eden Karadağ’ın ulusal futbol liginin de ilk şampiyonu olan Zeta bu sezon averajla şampiyonluğu kaybetmiş.

FK GRBALJ

Eski Yugoslav liginde önemli bir başarısı bulunmayan 1970 yılında kurulan ve maçlarını 1500 kişi kapasiteli Radonoviçi Stadyumu’nda oynayan Grbalj’in ise son iki senedir İntertoto Kupası’na katılması dışında bir başarısı bulunmuyor. Geçtiğimiz sezon şampiyon Buduçnost’un 11 puan ardından ligi dördüncü sırada bitiren Grbalj bir önceki sezon da Karadağ’ı İntertoto Kupası’nda temsil etmiş ve Romanya takımı AFC Gloria 1922 Bistrita’ya ilk turda elenmişti. Deplasmanda 2-1 yenilen Grbalj kendi evinde ise ancak 1-1 berabere kalabilmişti. Deplasmanda kaybedilen maçta Grbalj’in attığı tek golün sahibi bu sezon Zeta’da oynayacak olan Miloş Calas Karadağ takımlarının Avrupa Kupaları’ndaki ilk golü unvanına sahip. Grbalj bu sezon Calas’la beraber bir çok oyuncusunu transfer sezonunda takımda tutamadı. En iyi oyuncusu ve Karadağ milli takımı defansının da bel kemiği Luka Pejoviç’i Mogren’e, iki Nijeryalısı Victor Agboh ve Kelechi Collins’i Mladost Apatin’e kaptıran Grbalj’in en büyük kaybı ise yaklaşık 800.000 Euro değer biçilen Karadağ’ın en pahalı ayaklarından, bir önceki sezon Karadağ’da en iyi futbolcu ödülünün sahibi ve bu sezon Rudar Pljevlja için ter dökecek olan Aleksandar Nedoviç. Grbalj yaşadığı mali krizden dolayı transfer sezonunda takımdan ayrılan futbolcuların yerini dolduramadı. Fizik üstünlüğe dayalı teknik bir futbol oynayan Grbalj’in Bosna’nın Čelik takımıyla oynayacağı ön eleme maçlarında favori takım olarak Bosna takımı gösteriliyor.

BOSNA FUTBOLU

Futbol, Bosna-Hersek için her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Öyle ki, Bosna-Hersek’in ilk sivil toplum örgütlerinden olan Gjergelez bir futbol kulübüydü. Bosna Futbolunun gelişim süreci Yugoslav futboluyla birebir bağlantılıdır. Bosna’daki futbol kulüplerinin büyük çoğunluğu Yugoslav Krallığı’nın kurulmasından sonra kurulmuştur. İkinci bir atılım da Tito döneminde komünist partili yerel yöneticiler tarafından yapılmış, hemen hemen her kenti temsil eden futbol kulüpleri kurulmuştur. Eski Yugoslav’ya da Sarajevo, Zeljeznicar, Čelik, Velez gibi önemli takımlarla temsil edilen Bosna, özellikle atik ve teknik kapasitesi yüksek forvet oyuncularıyla nam salmıştı. Fakat, savaş herşeyi olduğu gibi futbolu da derinden yaraladı. Şu anda Bosna ligi belki de dünyanın en politik liglerinden. Bosna’daki futbol takımlarını birbirlerinden etnik kimlikler ayrılıyor. Aynı etnik kimliğe sahip takımların birbirlerine maç “verdikleri” sıkça rastlanılan birşey. Ulusal boyutta ise, Bosna’nın en büyük sıkıntısı “Bosna-Hersek Futbol Federasyonu” (Nogotmetni/Fudbalski Savez Bosna i Hercegovinu. Bosnalılar kısaca “Savez – yani Birlik” diyorlar). Bosna’da “Savez” denildiği zaman akla yolsuzluklar, rüşvet ve benzeri şeyler geliyor. Futbolseverler geçen yılki Norveç-Bosna maçında Bosnalı taraftarların sahaya attıkları meşaleler yüzünden yarım saatkiğine durduğunu hatırlayacaktır. Bu davranışın sebebi kör bir fanatizm değildi. Maçta “Savez” protesto ediliyordu.

Aslında Bosna çok iyi oyunculara sahip. Fakat oyuncuların bir çoğu Savez yüzünden ulusal takımda oynamak istemiyor. Bosna futbolunun efsane ismi Sergey Barbarez bu isimlerin en başında geliyor. Juventuslu Hasan Salihamiciç de ulusal takımda oynamıyor. Bosna-Hersek ulusal takımı oyuncularının hemen hemen tamamı, tüm eski-Yugoslav ülkelerinde olduğu gibi, yurtdışında top koşturuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un tecrübeli file bekçisi Kenan Hasagiç’in yanısıra süper lige terfi eden Eskişehirspor da bu seneki transfer sezonunda 1,85 boyundaki Bosnalı milli defans oyuncusu Saffet Nadareviç’i renklerine bağladı. Diğer ülkelerde top koşturan Bosnalı futbolcular ise şöyle:

Veldin Muharemoviç (defans): Lokeren / Belçika

Samir Merziç (defans): Teplice / Çek Cum.

Saşa Papats (defans): GLASGOW RANGERS / İskoçya

Emir Spahiç (defans): LOKOMOTİF MOSKOVA / Rusya

Ivan Radelyiç (defans): Energie Cottbus / Almanya

Sanel Yahiç (orta saha): Aris / Yunanistan

Senad İbriçiç (orta saha): NK Zagreb / Hırvatistan

Miralem Pyaniç (orta saha): O. LYON / Fransa

Zvezdan Misimoviç (orta saha - kaptan): WOLFSBURG / Almanya

Darko Maletiç (orta saha): Partizan / Sırbistan

Seyad Salihoviç (orta saha): Hoffenheim / Almanya

Branislav Kruniç (orta saha): FC Moskova / Rusya

Elvir Rahimiç (orta saha): CSKA MOSKOVA / Rusya

Dario Damjanoviç (orta saha): Luch-Energia / Rusya

Admir Vladaviç (orta saha): Zilina / Slovakya

Zlatan Muslimoviç (forvet): ATALANTA / İtalya

Edin Ceko (forvet): WOLFSBURG / Almanya

Vedad İbişeviç (forvet): Hoffenheim / Almanya

Adnan Çuştoviç (forvet): Excelsior Mouscron / Belçika

Zelimir Terkeş (forvet): Zadar / Hırvatistan

Bilindiği gibi, Bosna-Hersek 2010 Dünya Kupası eleme grubunda Türkiye’yle birlikte. Kadrosunda çok iyi oyuncular bulunan Bosna yönetim kademesindeki sorunları giderirse grupta sürpriz yapabilecek bir potansiyele sahip. Özellikle forvet hattında hızlı ve teknik oyuncalara sahip olan Bosna, hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye’yi Saraybosna’daki maçta 3-2’lik skorla yenmişti. Türkiye’de oynanan ve Türkiye’nin 1-0 kazandığı maç ise Bosna-Hersek futbolu hakkında bizi yanıltmasın. Sadece Bosna halkı değil, Bosnalı oyuncular da iddialarının kalmadığı gruptan Türkiye’nin çıkmasını istiyorlardı. Nitekim, Avrupa Kupası maçlarından sonra Bosnalıların büyük kentlerdeki kutlamaları bunun kanıtıdır.

Bosna ligi savaştan bu yana henüz kendini toparlayabilmiş değil. UEFA Bosna ligini 2002 yılına kadar, yani Sırp, Hırvat ve Boşnak takımlarının birlikte oynadığı bir lig kurulana kadar daha önce sadece Boşnaklarla Hırvatların bir arada oynadığı ligi tanımadı. Bu ise Bosna liginin uzun süre uluslararası müsabakalardan uzak kalması sonucunu doğurdu. Bunun dışında ülke ekonomisinde yaşanan durgunluk elbette futbolu da vuruyor. Yukarıdaki listede görülebileceği gibi, futbolcular ilk fırsatta yurtdışına transfer olmaya çalışıyor. Bunun ise temel sebebi ekonomik. Futbolun beklenene kalitede olmamasına rağmen Bosna ligi çekişmeli bir görünüme sahiptir. Sırp-Hırvat-Boşnak takımları birbirleri arasında rekabet ederken Saraybosna-Zenica-Tuzla-Mostar gibi büyük kentlerin takımları da kendi aralarında kent rekabetine dayanan geleneklerini devam ettirmektedir. Bunların arasında en ön plana çıkan Zenica takımı Čelik’le Saraybosna takımları Sarajevo ve Zeljeznicar’la yaşanan rekabettir. Bu rekabette sonu ölümle bile biten kavgalar yaşanmıştır. Čelik taraftarları Bosna’da en fanatik taraftar grubu olarak bilinmektedir.

FK ÇELİK

Geçtiğimiz sene Saraybosna’ya taşınanana kadar Bosna’daki Türk Birliği’nin konuşlandığı Zenica kentinin futbol takımı Čelik’in ismi kentteki çelik fabrikasından geliyor. 1945 yılında kurulan kırmızı-siyahlı takım beş kere birinci lige çıkıp yeniden küme düşmesiyle Yugoslavya liginin “asansör” takımlarından biri olarak biliniyordu (Bosnalılar “Asansör” yerine “yo-yo” terimini kullanıyorlar). Buna rağmen toplamda 15 sene Yugoslavya birinci liginde oynayan Čelik 1972 ve 1973 yıllarında ardarda iki kere Mitropa Kup’u (Orta Avrupa Kupası’nı) kaldırmış. Alt yapısından Elvir Boliç gibi dünya çapında bir yıldız çıkarabilmeyi de başarmış olan Čelik bağımsızlıktan sonra Bosna-Hersek’teki Sırp ve Hırvat takımlarının da katıldığı karma lige kadar olan dönemde 1994-2000 yılları arasında sadece altı sezon devam eden Boşnak liginde üç kere şampiyon olabilmiş. Bu başarının ardında yatan temel unsur cepheden uzak bir bölgede bulunması nedeniyle altyapı tesislerinin 1992-1995 arasındaki savaşta zarar görmememesi. Buna rağmen 2000 yılından bu yana Čelik’in tek başarısı oldukça çekişmeli geçen 2007/2008 Bosna Premiyer Ligi’nde şampiyon Modriça’nın sadece üç puan ardından elde ettiği üçüncülük. Geçtiğimiz sezon Čelik’in filesini koruyan 23 yaşındaki genç kaleci Yasmin Buriç Bosna-Hersek’in son yıllarda yetiştirdiği en önemli yeteneklerden biri olarak gösteriliyor. 2007/2008 sezonunda en iyi onbir için seçilen Buriç çoğunluğu yurtdışında oynayan Bosnalı futbolcuların yeraldığı Bosna-Hersek Milli Takımı kadrosundaki halen Bosna liginde oynayan nadir futbolculardan birisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye kalecisi Kenan Hasagiç’in yedeği. Fakat, kulüple para sıkıntısı yaşayan Buriç takımı terketti. Čelik onun yerine geçtiğimiz sezonun şampiyonu Modriça’nın kalecisi Bojan Tripiç’i renklerine bağladı. Čelik’in transfer sezonunda en büyük kaybı Bosna-Hersek’te oynayan en iyi orta saha futbolcusu olan Josip Lukareviç oldu. Gol yollarında yaşadığı sıkıntılarla bilinen Čelik geçtiğimiz sezon sadece 36 gol atarken, kalesinde 30 gol görmüş. Beş golle Čelik’te geçtiğimiz sezon en çok gol atan oyuncu olan Emir Hadziç takımdaki önemli oyunculardan. Genç bir takıma sahip olan Čelik’in altyapısından yetişen 20 yaşındaki orta saha oyuncusu Şerif Hasiç de geleceğin yıldız adaylarından olarak görülüyor. Daha once İskoç takımlarından Heart of Midlothian’ı satın alan Rus milyarder Vladimir Romanov’un uzun zamandır mali kriz yaşayan Čelik’i satın alacağı yönünde dedikodular dolaşsa da Bosna’daki hjenüz yerine oturmamış mali yapı yüzünden böyle bir şeyin çok zor gerçekleşeceği biliniyor. Čelik’i ayakta tutan ve belki de üçüncü olmasını sağlayan en önemli etken ise ateşli taraftarları. Yugoslavya döneminde bile en önemli on taraftar grubu yer alan Čelik taraftarlarının bu desteği Bosna-Hersek Futbol Federasyonu tarafından da biliniyor. Öyle ki, bu desteği arkasında görmek isteyen milli takım önemli karşılaşmalarını Zenica’nın 18.000 kişi kapasiteli Bilino Polje Stadyumu’nda oynuyor.

Bu haftasonu Karadağ’da oynanacak rövanş karşılaşmasını Macar hakem üçlüsü yönetecek. Maç UEFA kriterlerine uymadığı için Grbalj’in kendi stadyumu olan Radonoviçi yerine Real Sociedad’ın golcü futbolcusu Delibasiç’in memleketi, şu sıralardaysa Rus Mafyası’nın sürekli villa ve arazi satın aldığı tatil beldesi Budva’ya olan Niksiç’te oynananacak. Maç her ne kadar akşam saatlerinde oynanacak olsa da, gün içindeki sıcaklığın 40 dereceye vardığı düşünülürse, futbolcuların fiziksel olarakm zorlanacakları bir maç olacak. Zenica’daki maçta avantajı yakalayan Čelik turun favorisi olarak gösteriliyor. Čelik teknik direktörü Ivo İştuk, maçtan once yaptığı açıklamada takımda hâlâ eksikliklerin olduğunu, özellikle orta saha, forvet ve stopper mevkileri için bazı futbolcularla hâlâ görüşmekte olduklarını ama bu maça yetiştirmediklerini fakat bu sene kırmızı-siyahlı formayı giymeye başlayan golcü futbolcu Armin Kapetan’dan gayet memnun olduğunu, altyapıdan gelen Zahiroviç, Dilaver ve Duvnjak’ın da genç yaşlarına rağmen takıma olumlu katkıda bulunduklarını sözlerine ekledi.

(Bu haber aynı zamanda www.ligtv.com.tr adresinde de yayınlanmıştır)

23 Haziran 2008 Pazartesi

TÜRKİYE-HIRVATİSTAN MAÇINDAN SONRA BOSNA’DA KARGAŞA

EURO 2008 Türkiye-Hırvatistan maçından sonra Bosna’da Hırvat ve Boşnak toplumların birlikte yaşadıkları bazı yerleşimlerde karışıklıklar yaşandı. Bosna’nın günlük gazatelerinden Dnevni Avaz’ın verdiği habere gore 20si Polis toplam 27 kişinin yaralandığı olaylarda 33 kişi de gözaltına alındı.

MOSTAR
Mostar’daki olaylarda 16 polis yaralandı. Mostar Kantonu İçişleri Bakanlığı basın bözcüsü Srećko Bošnjak kentin hem Boşnak hem de Hırvat kesimlerinde karışıklık yaşandığını fakat özellikle Batı yakasında Hırvat taraftarların bulunduğu Rondo Meydanı’nındajki olayların daha etkşili olduğunu belirtti. Maçın sona ermesiyle Hırvat taraftarlar Boşnak ve Hırvat kesiminin tam ortasında bulunan İspanya Meydanı’na doğru yürüyüşe geçmek isteyince polis duruma müdahale etti.
Kentin Doğu yakasında bulunan Musala Meydanı’nda bulunan ve Türkiye’yi destekleyen Boşnak taraftarlar da aynı şekilde İspanya Meydan’na yürümek istediler. Bošnjak polisin, toplamı 2000 kişi olan her iki taraftar grubunun da karşı karşıya gelmesini engellemeye çalıştığını ve bunun için gerekli görüldüğü durumda fiziki müdahalede bulunulduğunu, taraftarları dağıtmak için göz yaşartıcı bombaların kullanıldığını belirtti.
Kentte 16 polis ve 4 taraftar yaralanırken, biri özel birimlere ait olmak üzere 5 polis aracı da hasar gördü. Suçluların tespiti için kamera kayıtlarının incelendiği ve suçluların aranmaya başlandığı bildirildi.

ČAPLJINA, STOLAC, NEUM ve ČITLUK
Čapljina’da çıkan olaylarda bir polis yaralandı, beş kişi de gözaltına alındı. Stolac’ta ise 3 polis yaralnırken 8 kişi de gözaltına alındı. Neum’da dokuz araö hasar görürken, Čitluk’ta da dört kişi gözaltına alındı

ŽEPČE
Žepče’deki olaylarda ise iki kişi farklı yerlerinden yaralandı.
Zenica-Doboj Kantonu İçişleri Bakanlığı yetkililerinin verdikleri bilgiye gore öğlen 11:15 civarında Žepče merkezinde bir araya gelen yaklaşık 200 Hırvat taraftar o sırada Türkiye’yi destekleyen Boşnakların oluşturduğu yaklaşık 20 araçlık konvoya saldırınca üçü Hırvatların, üçü de Boşnakların olmak üzere 6 araç hasar gördü.

Öte yandan maç sonrasında Bosnalıların Saraybosna, Tuzla, Zenica gibi kentlerde Türkiye'nin zaferini oluşturdukları araç konvoylarıyla korna çalarak ve kent meydanlarında meşale yakarak kutladıkları gözlemlendi.

Türkiye'de maç esnasında kalp krizinden 3 kişinin ölmesi ve maçtan sonra havaya açılan ateş sonucu silah mermisiyle 27 kişinin yaralanması olaylarında ise Hırvat-Boşnak çatışmasına dair izler bulunmadığı bildirildi. (!)

(Çeviri: Lejla Gotovuša, Özgür Dirim Özkan)
Haberlerin özgün metinleri::
http://www.dnevniavaz.ba/dogadjaji/crna-hronika/mostar-povrijedjeno-16-policajaca
http://www.dnevniavaz.ba/dogadjaji/crna-hronika/zepce-dva-lica-povrijedjena-u-neredu

21 Haziran 2008 Cumartesi

SLAVEN BILIĆ: BU YENİLGİYİ ÖMRÜM BOYUNCA UNUTMAYACAĞIM


(Günlük gazete Slobodna Dalmacija’dan / Hırvatistan, 21 Haziran 2008)

Yenilgi sonrasında basının karşısına çıkan Hırvatistan teknik direktörü Slaven Bilić’in, üzüntüsü her halinden belliydi.

- İyi maç oldu ve her iki tarafı da tebrik ederim. Maçın sonucu inanılmazdı. 120 dakika boyunca daha net pozisyonlara giren taraf bizdik, rakibimiz ise sadece zaman zaman preste üstünlük sağladı. Bizden daha iyi değillerdi, hatta diyebilirim ki biz daha iyiydik. Son iki dakikayı açıklayabilmem mümkün değil ve bu son iki dakikada yaşananlar bizi ömrümüz boyunca bir gölge gibi takip edecektir.

Penaltı atışları sırasındaki stresi nasıl açıklayacaksınız?

- Penaltı şans oyunu gibidir. Oyuncularımla gurur duyuyorum ve onlara yöneltebileceğim en ufak bir olumsuz eleştirim bile yok. Fakat, bu rakibi yenebileceğimizi ve turnuvada en sona kadar gidebileceğimizi düşünürken böyle bir şeyin başımıza gelmesinden ötürü mutsuz ve üzgünüz. Yenilgiyi hak etmedik.

Klasnić ‘in golünden sonra bu kadar kısa zaman içinde Türklerin geri deöneceğini kimse tahmin edemezdi.

- Gol yiyeceğimizi kesinlikle tahmin etmiyordum, sadece ağır baskı altında kalacağımızı biliyordum. Topu kaptığımız anda kontratağa kalktık fakat orta sahayı geçemeden topu kaybettik, geri dönen topta da golü yedik.

Golü yedikten sonra her şey penaltılara kalmıştı ve Hırvatların hala şansı vardı…

- Penaltılara geçildiğinde sanki her şey olmuş bitmiş gibiydi. Türkler psikolojik olarak avantajlıydı. Oyuncuların aklından neler geçiyordu bilemiyorum, ama eminim ki akıllarında hâlâ son anda yedikleri gol vardı. Penaltılar sırasında bile oyuncular hâlâ bu golü konuşuyorlardı.

120 dakika boyunca sahanın en iyisi olan Luka Modrić’in ilk penaltıyı kaçırması oyuncular üzerinde ek bir baskı yarattı.

- Luka çok iyi bir oyuncudur ve penaltıyı kaçırmayı hak etmedi. Öte yandan Luka turnuva boyunca takımın lokomotifiydi. Açıkça şunu söyleyebilirim ki, ne Türkler ne de Hırvatlar oynadıkları oyunla yenilgiyi hak etmediler. Turnuva boyunca Türklerin inanılmaz bir biçimde kazandıkları üçüncü maç bu ve eğer şansları ve inatları böyle devam ederse Almanya’yı yenip finale kalmaları sürpriz olmayacak. Açıkça görülüyor ki, oyuncuların kalitesinin yanı sıra onları zafere odaklayan başka şeyler de var. Bir çok sakat oyuncuları var. Fiziksel olarak tükenmiş durumdalar ve Almanya’ya göre bir gün daha az dinlenecekler. Belki bazı sakat oyuncular iyileşebilir. Ne olursa olsun Türklerin sonuna kadar gitmek için ellerinden geleni yapacaklarına eminim.

Hırvatistan’ı bekleyen Dünya Kupası eleme maçları var.

- Bu maçı hafızalardan silip sanki hiç bir şey olmamış gibi devam etmek mümkün değil. Olağan bir maç değil bu. Oyunu kaybediş biçimimiz çok trajik. Öte yandan, genç bir takımız ve yolumuza devam etmek ve Dünya Kupası’na katılabilmek için hazırlanmak durumundayız. Yarın bizim için yeni bir gün olacak ve daha da güçlenmiş olarak geri döneceğiz. Oyuncularımın karakterlerine güveniyorum, daha da güçlü bir şekilde yola devam edecekler.

Bilić “uzatmanin uzatmasina” dikkat çekti:

- Hakem iki dakika uzatmaya işaret etti. Uzatmalarda oyuncu değişimi yapmak istedik fakat bu gerçekleşmedi. Neden müsaade etmediklerini anlayamıyorum. Elbette ki, yenilginin suçunu hakemlere atmıyoruz, bu hakemlerin hatası değildi. Türkler oyuncu değişikliğine fırsat tanımadı. İnanıyorum ki maç bitseydi bile Türkler sahada oynamaya devam edeceklerdi.

OYUNCULAR NE DEDİ?

Luka Modrić (Konuşurlken gözleri ağlamaktan dolayı hâlâ kırmızıydı):

- Bu büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı. Türkiye bizi son saniyelerde attığı golle psikolojik olarak çökertti. Durum 0-0’ken bile böyle bir şeyin gerçekleşeceğini hayatta tahmin edemezdim. Gerçek şu ki, son saniyelerde gelen bu gol penaltı atışlarına sinirlerimiz tükenmiş bir biçimde girmemize yol açtı. İki dakika içinde önce yarı finaldeydik, sonra birdenbire elendik. Galip olan taraf olabilirdik. Çünkü iyi oynadık ve Türklerden daha fazla pozisyon yakaladık.

Dario Šimić:

- Hâlâ şoktayım. 119. dakikada yarı finaldeydik. Bir dakika sonra ise neler olup bittiğine inanmak gerçekten güçtü. Böyle bir şey başıma hiç gelmedi. Soyunma odasındayken hala şaşkındık. Özellikle bu duruma inanmak genç oyuncular için çok güçtü.

Stipe Pletikosa:

- Ne diyebilirim ki? Hâlâ olan bitene inanamıyorum. Dünyada üç maçı art arda son dakikada attığı golle alabilen başka bir takım var mıdır acaba?

Röportaj: Pero Smolčić

http://www.slobodnadalmacija.hr/Sport/Vatreni/Vatreni/tabid/164/articleType/ArticleView/articleId/11978/Default.aspx

Çeviri: Lejla Gotovuša & Özgür Dirim Özkan

20 Haziran 2008 Cuma

MOSTAR POLİSİ TÜRKİYE-HIRVATİSTAN MAÇI İÇİN ALARMDA

Merkezi Mostar olan Hersek-Neretva Kantonu İçişleri Komiseri Himzo Conko Bosna gazetesi Dnevni Avaz’a dün yaptığı açıklamada Türkiye-Hırvatistan maçı sırasında veya maç sonrasında ortaya çıkabilecek herhangi bir düzen bozucu davranışa polisin anında müdahale edeceğini bildirdi. Hersek’in çeşitli bölgelerinden de alınan destekle 80.000 nüfuslu Mostar kentinde yaklaşık 650 polis maç sırasında alarmda olacak. Bu birliklerin içinde Bosna’nın “Robocop” birimi MIA-HNK’ye bağlı polisler de olacak.

Özellikle Mostar, Stolac ve Prozor’da holigan grupların olay çıkarmasından endişe ediliyor. Çekinilen şey ise şiddet olaylarının uluslararası boyuta varması. Nitekim, yetkililer bir kaç gün önce oynanan Hırvatistan-Almanya maçında benzer sorunlar yaşandığını, bugün oynanacak maçın ise daha da önemli bir maç olduğunu eklediler.

19 Haziran 2008 Perşembe

ZAGREB ĆE BİTİ TURSKA MAHALA

20 Haziran 2008’de EURO 2008’de Türkiye ile Hırvatistan’ın oynayacağı çeyrek final karşılaşmasından önce geçen sene izleme fırsatını bulduğum Bosna-Hırvatistan dostluk maçıyla ilgili izlenimlerimi, biraz da yarınki maçla ilintilendirerek yazmak istedim. Bu benim için aynı zamanda uzun zamandır ilgilenemediğim Bosna Futbol Kültürü blogumla yeniden buluşma imkânı sundu bana.


BOSNA HERSEK - HIRVATİSTAN

Stadyum: Koševo

Tarih: 22 Ağustos 2007

Saraybosna Film Festivali olanca hızıyla devam ediyor. Saraybosnalılar mümkün olan en fazla sayıda filmi izleyebilmek için o sinemadan bu sinemaya koşturuyor. Benim favorim daha çok eski Yugoslavya coğrafyasında çekilmiş yeni filmler. Bir de Ankara’daki öğrencilik yıllarımdan alışkanlık, kısa filmler ve belgeseller. Beleş olduğu için belgesel ve kısa filmleri kaçırmazdık... 14:30’da “Karneval” isimli bir belgesel var. Karadağ-Bosna ortak yapımı bu belgeselde büyük ağabey Sırbistan’ın günahlarını paylaşmaya yanaşmayan Karadağ’ın savaş yıllarında Bosnalı mültecilere yaptığı eziyetler konu edinilmiş. Belgeselin yapımcısı tanıdık bir isim: Boro Kontić. Karadağ kökenli gazeteci ve aynı zamanda da fanatik bir Željeznićar taraftarı olan Boro (yani Bora) Grbavica’daki hiç bir maçı kaçırmıyor. Kombine bileti var. Alan araştırmalarında ilk başvuru kaynakları her şeyden haberi olan, olanı biteni bilen gazetecilerdir. Nitekim Boro da araştırmamın başından itibaren Saraybosna Medya Merkezi’nde bazen bir kahve, bazen bir kadeh rakı eşliğinde bitmek bilmeyen sorularımı sabırla yanıtlamıştır.

Sinema salonuna doğru koştururken festival standlarının orada tanıdık bir yüz geçiyor yanımdan. Ama kim olduğunu çıkaramıyorum bir türlü. Sinema salonuna girerken ayılıyorum: Jeremy Irons! Ne korumalar, ne de sürekli imza isteyen rahatsız edici bir insan yığını var etrafında. Saraybosnalılar sanatın her alanına bu kadar meraklıyken sanatçıları sıkboğaz etmeyen bir mizaca sahipler. Belki de Saraybosna’nın savaş sırasında bile sanatçılarca çekiciliğini korumuş olması bundandır. Not olarak düşelim: On dördüncüsü düzenlenen film festivalinin ilki 1995 yılında, yani savaş sırasında yapılmış.

Filmden sonra şehir merkezinde dolaşıyorum. Saraybosna’nın ana caddesi savaş meydanına dönmüş. Ben filmdeyken Hırvat ve Bosnalı taraftarların çatışmalarına sahne olmuş Mareşal Tito Caddesi. Bugün önemli bir maç var: Bosna Hersek – Hırvatistan “dostluk” maçı.

İlk bakışta bu iki komşu ülkenin arasındaki dostluk maçı çok da önemli değil gibi görünüyor. Ama yakın tarih büyük trajedilere tanıklık etmiş. 1992-95 savaşı başında Bosnalı Sırplara karşı Boşnaklarla birlikte savaşan Hırvatlar, milliyetçi liderlerin kışkırtmasıyla dünyanın gözü önünde parça parça edilen Bosna’dan bir pay alabilmek için üçüncü bir cephe açmışlar. Savaşın en şiddetli yaşandığı yer ise Mostar. Hırvatlar ve Boşnaklar arasındaki sınırın belirlendiği Šantićeva Caddesi’nin her iki yanındaki binalar hâlâ kullanılamaz durumda, çoğu yıkık. Önce Boşnak kısmındaki Sırp Ortodoks kilisesini bombalayan Hırvat topçusunun bununla da yetinmeyerek bir arada yaşamın simgesi olan güzelim Mostar köprüsünü yıkmasının görüntüleri hafızalarımızda yer etmiştir. Savaştan sonra Bosna ve Hırvatistan hükümetleri arasında görece iyi ilişkilerden bahsedebilsek bile, Mostar’da yaşanılanlar unutulmuşa benzemiyor. İki yıl önce Almanya’daki Dünya Kupası’nda Hırvatistan’ın Brezilya ile oynadığı maç esnasında ve sonrasında başta Mostar olmak üzere Bosna’da Bosnalı Hırvat ve Boşnak nüfusun birlikte yaşadığı yerlerde gerilimler olmuş, hatta yer yer ciddi çatışmalar meydana gelmişti. Etnik bağlarla Hırvatistan’a bağlı olan Bosnalı Hırvatlar Hırvatistan’ı, bunun karşısında Boşnaklar da Brezilya’yı destekleyince kıyamet kopmuştu. 20 Haziran’daki Hırvatistan-Türkiye maçı ise benzer, hatta daha yoğun gerilimlere neden olabilir mi acaba? Bunun yanıtı biraz da bir yıl önce oynanan Bosna-Hırvatistan dostluk maçında saklı.

Maç esnasında Hırvat taraftarlar Bosnalı taraftarların üzerine meşale atmaya kalkışmaları, Güney tribününde polisle Hırvat taraftarlar arasında arbede çıkmasına neden oluyor. Maç boyunca Bosnalıların tezahüratlarından biri de “Zagreb će biti turska mahala”. Şaşırıyorum. Anlamı şu: Zagrep Türk mahallesi olacak.” Daha önce 25 Şubat 2006 tarihinde Koševo’da oynanan Sarajevo-Slavija maçındaki izlenimlerimi anlatırken Bosnalı futbolseverlerin Türkiye’ye karşı sempatilerinden bahsetmiştim. Ama bu kadarı beni de şaşırtıyor. Adnan’a dönüp; “Yahu artık bizi bu meselelere karıştırmasanız. Buraları terk ettiğimiz neredeyse iki yüzyıl olacak ama sizin yüzünüzden hâlâ hem Sırplarla hem de Hırvatlarla papaz oluyoruz!” diyorum. Adnan’ın cevabı net: “Biz de sizin yüzünüzden çekiyoruz yaşadığımız her türlü sıkıntıyı!”. Ne diyeyim; o da haklı. Savaş sırasında Almanya’da yaşayan Adnan doğal olarak bir çok Türk’le tanışmış. Bir Türk tanıştığı yabancılara ilk olarak ne öğretir? Evet, Adnan da arada “ana avrat” diye tabir ettiğimiz Türkçe küfürlerden savuruyor Boşnakça seçme küfürlerin yanında tabii.

EURO 2008’de Türkiye’nin Hırvatistan’la oynayacağı çeyrek final maçı öncesi bu sloganı hatırlıyorum: “Zagreb će biti turska mahala”. Brezilya-Hırvatistan maçı sırasında bile olay çıktığına göre, Hırvatistan Türkiye ile maç oynadığı zaman ne olur acaba diye düşünüyorum. Mostar, futbol kaynaklı şiddet olayları açısından meşhur bir kent. İkinci Dünya Savaşı sırasında bölgedeki faşist Hırvat (Ustaşi) rejiminin desteğini arkasına alan Mostar takımı Zrinjski Yugoslavya döneminde yasaklanmış. Yugoslavya dağıldıktan sonra Bosnalı Hırvat milliyetçilerinin ilk yaptığı işlerden biri de bu kulübü yeniden kurmak olmuş. Velež taraftarları bu duruma çok kızgın. Bunun iki nedeni var. Birincisi Velež takımı Bosna, daha doğrusu Hersek kimliğinin en önemli kurumlarından biri. Mostar’ın tamamını kucaklayan bir takım olan Velež’in karşısına bölücü bir aşırılığın timsali olarak ortaya çıkan Zrinjski’ye Velež taraftarlarının sempatiyle yaklaşmaması şaşırtıcı bir durum değil aslında. Velež taraftarlarını kızdıran ikinci nokta da daha önce Velež’in stadyumu olan Mostar’ın Batı, yani Hırvat kesimindeki Bijeli Brijeg’in savaş sonrasında bir katakulliyle 49 seneliğine Zrinjski’ye verilmiş olması. Zrinjski-Velež maçlarının hemen hemen tamamında Mostar sokakları kimi zaman ufak tefek, kimi zaman da büyük kavgalara sahne oluyor. Özellikle de maçlar Velež’in eski stadyumunda oynandığı zaman Batı yakasına geçen Velež taraftarları stadyum yolu üzerindeki toplu konutların oradan geçerken apartmanlardan yağan kavanoz, kapkacak ve benzeri eşyalarla muhatap olmak durumundalar. Zrinjski-Velež rekabeti bazen çok ilginç görünümlere de bürünebiliyor; geçtiğimiz sezon UEFA Kupası’nda Sırbistan takımı Partizan’la eşleşen Zrinjski’nin Mostar’da oynadığı maçta onlarca kişi iki takımın taraftarları arasında çıkan kavgada yaralanmıştı. Bu maçta bazı Velež taraftarları Partizan’ı desteklemişti. Bununla birlikte Brezilya-Hırvatistan maçında çıkan olayların ilk olarak Mostar’da başlamış olması ve Mostar’daki Zrinjski-Velež rekabeti 20 Haziran 2008 tarihindeki Türkiye-Hırvatistan maçı sırasında Mostar’da neler yaşanabileceği konusunda önemli ipuçları veriyor. Bosna Federal TV’nin 18 Haziran akşamında verdiği habere göre Mostar polisi maç sırasında, öncesinde ve sonrasında yaşanabilecek olaylar için şimdiden önlemlerini almış durumda. Zagreb’in Türk mahallesi olmayacağı aşikâr ama Mostar’ın en azından yarısının Türk mahallelerini aratmayacağı da belli gibi.

Maça gelince... Bosnalı arkadaşlarımdan şimdiye kadar maçla ilgili bir yorum gelmedi. Balkanlar’da uzun zamandır “110 metreye 70 metrelik nizami çim saha” futbol ile ilgili olarak en son akla gelen şey...