Bir antropolog neden Bosna futbol kültürüne ilgi duyar? Cevabı burada.

For English: Click here


10 Kasım 2007 Cumartesi

NEDEN "BOSNA FUTBOL KÜLTÜRÜ"?

Bu blog Şubat 2007 tarihinden bu yana “Kültürel Farklılıkların Oluşmasında Bir Etken Olarak Futbol Taraftarlığı: Saraybosna’da FK Sarajevo ve NK Zeljeznicar Örneği” başlıklı alan araştırması için Saraybosna’da yaşayan bir antropologun Bosna’daki futbol kültürüne dair izlenimlerinden oluşmaktadır.

Acaba bir insan neden antropolog olur, antropolog olduktan sonra neden “futbol kültürü”ne ilgi duyar? Bunun da ötesinde bir insan neden illa ki Bosna-Hersek’teki futbol kültürünü araştırmak için onca yol tepip, başka bir ülkeye gelir, üşenmeyip bir de o ülkedeki futbol kültürünü dair bir “blog” açar? Eğer merak ederseniz aşağıda yazılanları okuyun, veya hemen blogda yazılanlara bir göz atın. Belki de merakınızı uyandıracaktır blogda yazılanlar.

Serde “akademi” olduğuna göre ilk önce “kültür” kavramını açarak biraz sıkıcı bir giriş yapayım:


Nasıl ki sosyoloji (toplumbilim) toplumsal olay ve olgularla, iktisat bilimi üretim ve dağıtımla, siyaset bilimi iktidar ilişkileriyle falan ilgileniyorsa, insan anlamına gelen “antropo” ve bilim anlamına gelen “logos” sözcüklerinden oluşan antropoloji bilimi için de merkezi kavram “kültür”dür. Latince tarım anlamına gelen “cultura” sözcüğünden türeyen “kültür” kavramının genel olarak kabul gören en kısa tanımı “Bir toplum –ya da topluluk- üyesi olan insanların sahip oldukları, düşündükleri ve eyledikleri her şey”dir. Yani insana dair ne varsa “kültür” kavramı dahilindedir. Kültür, genel kanının aksine sadece okumuş yazmış, üniversite eğitimi almış, operaya giden insanlara ait bir şey değildir. Herkesin, her toplumun ve topluluğun kendine ait bir kültürü vardır. Kültür; öğrenilen, paylaşılan, yeniden üretilen, sembolik anlamları olan bir şeydir. Kültürün bir özelliği ise genel anlamları ve alanları olduğu kadar “özel” alan ve anlamlara da sahip olmasıdır. Örnek vermek gerekirse; esnaf kültürü, Aborijin kültürü, Rock kültürü, mahalle kültürü, vs.. Futbol kültürü de bunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Futbolun nasıl da kendine has, özel bir kültüre sahip olduğunu anlayabilmemiz için futbolun tarihine bakmamız kâfi.

Elbette ki, futbolun tarihine, yani topu ayakla oynamanın tarihine baktığımızda M.Ö. 2600’lü yıllarda –yani günümüzden en az 4600 yıl önce- Çin’de oynanan ts’u kü’ye (Ts’u=oynamak, kü=ayak) benzeyen başka oyunların da dünyanın çeşitli yerlerinde oynandığını görürüz. Fakat, futbolun beşiği dediğimiz zaman aklımıza gelen ilk ülke İngiltere’dir. Bunun nedeni ise, İngiltere’nin çağdaş futbolun kurallarının yazıldığı ülke olmasıdır. Bunun “Sanayi Devrimi”nin gerçekleştiği bir ülkede olması ise elbette ki tesadüf değildir. Her şeyin artık adeta fabrikanın çarkları gibi işlediği bir dönemde futbol “oyununun” sanayi devriminin “modernizm” kültüründen uzak durması elbette ki kaçınılmazdı. Sanayileşmenin dünya ölçeğinde yayılmasıyla “futbol” da bundan nasibini aldı. Nitekim, ister sömürgecilikle, ister ticaretle olsun, İngilizlerin beraberlerinde götürdükleri en önemli kültürel öğe de “futbol”du.

Nasıl ki futbol dünyaya İngiltere’den yayıldıysa, gittiği her yerde bulunduğu bölgenin kültürel özelliklerini de içine sindirmeye başladı. Brezilya tarzı, Afrika tarzı, İtalyan tarzı ve hatta Tuna tarzı ve benzeri bölge isimleriyle anılan futbol tarzları ortaya çıktı. Dikkat ettiyseniz yavaş yavaş lafı döndürüp dolandırıp “buralara” getiriyorum. Tuna ekolünün etkin olduğu ülkelerden biri de Bosna-Hersek. O kadar ”futbol kültürü” varken, o kadar ülke varken, hadi madem Balkanlar’a dair “özel” bir ilgi ve alakamız var, peki neden Bosna-Hersek?

Bosna-Hersek’te araştırma yapmaya gelen herkesin –istisnai durumlar dışında- araştırma konusu genel olarak savaş sonrası toplumsal ilişkiler, etnik çatışmalar ve benzeri konulardır. Hatta öyle ki, bir sosyal bilimci bu konular üzerine bir çalışma yapmayacaksa, araştırması için kaynak bulması çok zordur. Halbuki, savaştan bu yana on iki sene geçti ve her ne kadar bölgeyi satranç tahtası olarak gören Batılı ülkelerin nüfuzları sayesinde “savaş”ın etkileri bir şekilde devam etse de burada yaşayan insanların gündelik yaşamlarında çok farklı dinamikler deolabilir. İşte, Bosna’da alan araştırması yapan bu antropolog da “futbol” üzerinden bu dinamikleri incelemeye karar verdi ve zor da olsa TÜBİTAK’tan bu araştırma için burs sağlayarak Bosna yollarını tuttu. Elbette ki, neden “futbol” sorusunu açıklamama gerek yok sanırım. Ayağıma bir top, ya da ezilmiş bir konserve kutusu, ya da bir çam kozalağı atın ve futbol yetenekleri bu derece kısıtlı bir insanın buna nasıl tepki verdiğini görün.

Bosna’da alan araştırması yapan bir akademisyen olarak akademinin dar bölgesinden zaman zaman çıkıp daha eğlenceli ve gündelik mecralarda gezinme hevesim de bu bloğu oluşturmaktaki temel amacım. Saklım gizlim yok: Bloğa yazacağınız eleştiriler, notlar ve benzeri katkılar sizi her an bir antropologun araştırma nesnesi haline düşürebilir. :) Bir de tabii ki bir şekilde bu güzel ülkenin sadece savaşla, kanla ve vahşetle anılmasına daha fazla tahammül edemiyorum. Belki bu blog bu tahammülsüzlüğümü paylaşabileceğim mütevazı bir vaha da olabilir.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam size tek kelime edemiyorum arastirmaniz azminiz karsisinda sadece bunlari okumakla yetindim.Muthis bir arastirma tarihiyle futboluyla bir ulke ancak bukadar iyi anlatilir.tesekkurlerimi sunuyorum.

Adsız dedi ki...

Guzel bir calisma..Futbola bakisimi degistirecek gibi..

Adsız dedi ki...

çalışmanın bütününü düşündüğümüzde fevkalade bir iş çıkacak gibi görünüyor. Bence siz işinize daha fazla odaklanın ve mümkünse top, ezilmiş konserve kutusu, çam kozalakları ve sair futbola meyletme hissiyatı yaratabilecek nesneleri rahat bırakın.