Bir antropolog neden Bosna futbol kültürüne ilgi duyar? Cevabı burada.

For English: Click here


20 Ekim 2009 Salı

Yeni bir site ve Bosna Futbol Kültürü ile yola devam

Merhaba,

Yaklaşık iki sene önce giriştiğim bu macera ne yazık ki askerlik ve doktora tezim dolayısıyla bir müddet sekteye uğradı. Bu bloğu takip eden okurlardan özür diliyorum.

Yeniden Saraybosna'dayım ve çok yakında güncel yazıların yanı sıra geçmişte edindiğim gözlemlerimi ileteceğim yazılarıma yeniden başlayacağım.

"Futbol Kültürü" yazılarından oluşmasını tasarladığım bu bloğu "haberler"den arındırıp özüne sadık kalmasını sağlamaya karar verdim. Bundan dolayı sadece futbol haberlerinden oluşan bir başka blog daha hazırladım. Fakat bu yeni çalışmayı sadece Bosna ile sınırlı tutmamayı düşündüm. Sonuç: "Balkan Futbolu" adı altında özellikle eski-Yugoslav ülkelerinin futbolu hakkında son haberlere yer verdiğim bir blog ortaya çıktı. Adresi şu:

http://balkanfutbolu.blogspot.com/

Umarım yeni blog da hoşunuza gider.

Saygılarımla,

Özgür Dirim Özkan

4 Nisan 2009 Cumartesi

"Bosna Futbol Kültürü Yazıları"na kısa bir mola

Yazılarıma bir müddet ara vermek zorunda kaldım. Önce doktora tezim, sonra da zorunlu askerlik hizmetim dolayısıyla ara verdiğim "Bosna Futbol Kültürü Yazıları"m, Temmuz 2009'dan itibaren, Bosna'ya temelli yerleşmemle devam edecektir.

Saygılarımla,

Özgür Dirim Özkan

11 Ekim 2008 Cumartesi

"TÜRKİYE FORMASI GİYMEYİN" NE DEMEK?

Bir önceki yazımda Bosna-Hersek teknik direktörü Çiro'nun bu konuda 8 Ekim gübü Bosna'daki gazetelerde yer bulan demecine yer vermiştim. Bu yazıya atıfta bulunan birçok web sitesinin yorum kısmında ve bazı forumlarda konunun bazı kişilerce yanlış anlaşıldığını gördüm.

Çiro'nun bu talebi, "Türk düşmanlığı" olarak algılanamaz. Bilâkis, bu talep Çiro'nun Bosnalılar'ın "Türkiye" sevgisini ne kadar iyi bildiğini ve bunu onayladığını göstermektedir. Esprili bir dille "Türkiye forması giymeyin" diyen Çiro, "Evet, biz Bosnalılar Türkiye'yi çok seviyoruz, Türkiye'nin her zaferinden sonra soskaklara dökülüyoruz ama Cumartesi günü Türkler rakibimiz. Bari bu maçta kendi formalarımızı giyelim" anlamında esprili bir dille Bosnalı taraftarlardan en azından bir maç için "Türkiye" formasını giymeyin demek istiyor. Bizim kültürümüzde de buna benzer ifadeler espriler olur hep. Örneğin maça gitmek isteyen damadını kızına karşı savunan kayınpedere kız çıkışır: "Sen kimin tarafındasın!". Bu gelinin babasını veya eşini sevmediği anlamına mı gelir?

Fakat milliyetçi bağnazlık böyle birşey. Espriyi anlama, zeka gerektiren bir şeydir ve her türlü bağnazlık düşünmeyi ve zekiliği engeller. Ne yazık ki böylesine esprili bir açıklama bu şekilde yansımasını buluyorsa buna karşı yapabilecek fazla birşey yok. "Bosnalı kardeşlerimiz" diyoruz sürekli olarak ve Bosna'nın birliği için bu derece etkili olan bir kişi için "Zaten Hırvat kökenliymiş, tabii ki sevmez Türkleri" gibi saçma yorumlarda bulunuyoruz. Eğer gerçekten de Bosnalıları kardeşimiz olarak görüyorsak, onların çok kültürlü yaısına ve birliğine saygı göstermemiz ve bu yapıya varlığıyla destek veren Çiro'ya da desteğimizi sunmamız gerekir.

"Türkiye forması giymeyin" haberini başka yönlere çekerek bu tarzda yorumlarla açıklamayı tamamen çarpıtan yorumları kınadığımı belirtirim.

10 Ekim 2008 Cuma

TÜRKİYE’Yİ SÜRPRİZ BEKLİYOR

Futbolseverler Ali Sami Yen’de oynanan son Türkiye-Bosna maçını hatırlayacaklardır: Aslında hiç de gol atma isteğinde olmayan, ama ele güne karşı “oynuyormuş” izlenimi vermeye çalışan bir Bosna ve Bosna’yı fazla üzmeden 1-0 galibiyetle yetinen Türkiye. Macar gazeteleri maçtan sonra şöyle başlık atmışlardı: “EBEDİ KARDEŞLİK”. Gayet manidar olan bu manşet, çoğu futbolseverin pek de sempatiyle yaklaşmadığı “İskandinav kardeşliği”ne benzer bir duruma vurgu yapıyordu.

Skor hem Boşnaklar, hem de Türkler için olabilecek en iyi skordu. Türkiye 3 puan alarak 2008 Avrupa Kupası’na gitmeye hak kazanmıştı. Boşnaklar da “1-0” gibi makul bir skorla yenilmişlerdi. Saraybosna’da konuştuğum Boşnakların hepsi de skordan memnundu. Öyle ya, Türkiye’nin yoluna engel olmamışlardı, hem zaten Türkiye’de alınan 1-0’lık bir yenilgi kaldırılabilir bir şeydi.

Hayatın bir cilvesi: 2010 Dünya Kupası için Bosna’yla yine aynı gruba düştük ve ilk maç Türkiye’de oynanacak. Fakat, acaba bu maçta da Boşnaklar yine “oynarmış” gibi mi yapacaklar?

SORUNLAR YUMAĞI: BOSNA-HERSEK ULUSAL TAKIMI
Yugoslav futbol ekolünün önemli ülkelerinden olan Bosna-Hersek, savaştan bu yana bir türlü istediği atılımı gerçekleştiremedi. Bunun bilinen en önemli nedeni 1995’teki barış anlaşmasından bu yana, daha önce birbiriyle savaşan taraflar arasındaki ilişkilerin hala normalleşememesi. Bunun yansıması futbolda da görülüyor. Bosna ligi Sırp, Boşnak ve Hırvat takımlar arasında bölünmüş durumda. Dengeler o kadar hassas ki, her nasılsa bir sene bir Sırp takımın, diğer sene Hırvat takımın, bir sonraki sene de Boşnak bir takımın şampiyon olduğu, yazılı olmayan bir “rotasyon” sistemi var. Entegrasyonun sağlanamaması sadece Bosna liginin kalitesini düşürmüyor aynı zamanda ulusal takımı da etkiliyor.

Fakat, bundan daha önemli bir sorun da var ki, o da yolsuzluk. Bosna yolsuzlukların gündelik hayatın parçası haline geldiği bir ülke ve N/FSBiH (Nogometni/Fudbalski Savez Bosne i Hercegovine – Bosna Hersek Futbol Birliği, taraftarlar kısaca “Savez” diyorlar.) yolsuzlukların en yoğun yaşandığı kurum olarak biliniyor. Bu durum sık sık futbolseverler tarafından protesto ediliyor. Hatta diyebiliriz ki, Savez’e karşı Saraybosna sokaklarında yapılan gösteriler ülkenin en muhalif hareketi olarak bile görülebiliyor. Savez aleyhine duvar yazılarını Bosna’nın her yerinde görebilirsiniz. Bosnalı taraftarlar her ulusal maçta yaptıkları protesto gösterileriyle oyununu durdurmalarıyla da ün yaptılar.

Savez’in içinde bulunduğu bu durum sadece Bosnalı futbolseverleri etkilemiyor. Aynı zamanda Bosnalı futbolcular için de ulusal takımda oynamak cazip değil. Avrupa liglerinde top koşturan birçok Bosnalı futbolcu ulusal takımı boykot ediyor. Bunun gerekçesi de Savez yöneticilerinin ulusal takımda oynayan futbolculardan rüşvet istemeleri. 2008 Avrupa Kupası eleme maçlarına fırtına gibi başlayan Bosna-Hersek ulusal takımı bu performansını devam ettirememiş ve grup maçlarında ardı ardına dramatik mağlubiyetler almıştı. En önemli oyuncularından yoksun Bosna’nın deplasmanda Norveç galibiyeti ve kendi evinde Türkiye’yi yenmeleri dışında kayda değer bir başarıları olamadı.

Fakat geçtiğimiz Temmuz ayında birden taşlar yerinden oynadı ve Bosna-Hersek ulusal futbol takımına bir hareketlilik geldi.

ÖNCE TEKNİK DİREKTÖRÜN KELLESİ!

Bu başarısız gidişin faturası ise bizim de yakından tanıdığımız 1987-1990 yılları arasında Adanademirspor’un, 1998-99 sezonunda da Adanaspor’un teknik direktörlüğünü yapmış olan Fuat Muzuroviç’e kesildi. Geçici bir dönem Muzuroviç’in yerine futbol oynadığı dönemlerde Barcelona, Deportivo, Vitoria gibi takımlarda oynamış ve futbolculuk kariyeri parlak olan, yalnız teknik direktörlük tecrübesi olmayan henüz 41 yaşındaki Meho Kodro getirilmişti. Kodro’nun da Savez’le yaşadığı bir sorun sonrasında bileti kesildi ve 10 Temmuz’da Saraybosna yeni bir haberle sarsıldı: Bosna-Hersek ulusal takımını 2010 Dünya Kupası elemeleri için “Çiro” yani Miroslav Blazeviç çalıştıracak!

KİM BU ÇİRO?
Lakabı Çiro olan Blazeviç futboldaki “dedeler” ekolünün bir temsilcisi: 73 yaşında. Çiro çok parlak bir futbolcu olamadığını, bundan dolayı teknik adamlık kariyerine erken başladığını sürekli söylüyor. Daha 33 yaşındayken İsviçre’nin FC Vevey takımında başladığı teknik direktörlük karıyerine daha sonra Sion ve Lausanne’da devam etmiş. En sonunda İsviçre ulusal takımında antrenörlük seviyesine kadar yükselmiş.

Memleketi Yugoslavya’ya geri dönen Çiro Dinamo Zagreb’deki üçüncü sezonunda takımına 24 seneden sonra ilk şampiyonluğu tattırarak kahraman olmuş. Yugoslavya’da yavaş yavaş belirmeye başlayan siyasi karışıklı Çiro’nun kariyerini de etkilemiş. Yugoslavya’da ve Avrupa’da PAOK, Grasshoper, Priştina, Nantes gibi farklı farklı takımları çalıştırmış. Fransa’daki yıllarında şike olaylarına karışması Çiro’nun da kariyerinin sonunu getirmiş.

Bu dönemde siyasilerle düşüp kalkmaya başlayan Çiro Hırvat aşırı milliyetçi lider Tujman’ın yanında yer almış ve büyük şefin de destek verdiği Dinamo Zagreb’in hem teknik direktörlüğüne hem de başkanlığına getirilmiş. 1993’te şampiyonluk, 1994’te Hırvatistan Kupası’nı kazanarak rüştünü yeniden ispatlayan Çiro hemen ertesinde Hırvatistan ulusal takımının başına getirilmiş.

HIRVATİSTAN’I DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ YAPAN TEKNİK DİREKTÖR
Çiro’nun Hırvatistan’ı, Hırvatistan futbol tarihinin en başarılı takımıdır. Eleme grubunu İtalya’nın önünde liderlikle tamamlayan Hırvatistan İngiltere’deki EURO 96’da önemli başarılara imza atmıştı. Fakat, asıl sansasyonel başarı iki sene sonra, Fransa’daki Dünya Kupası’nda geldi: Futbolseverlerin sempatisini toplayan kırmızı-beyaz damalı ilginç formalarıyla dikkati çeken Hırvatlar dünya üçüncüsü oldular. Bu başarı Çiro için şans getirmedi. Önce İran ulusal takımı, sonra yeniden Dinamo Zagreb… Sansasyonların adamı Çiro bu sefer Dinamo Zagreb’in ezeli rakibi Hajduk Split’e giderek hem Dinamo, hem de Hajduk taraftarlarıyla papaz oldu. Avrupa kupalarında Macaristan’ın Debrecen ekibine toplamda 8-0’lık bir skorla yenilen Hajduk, evine teknik direktörsüz dönmüştü. Çiro farklı takımları kısa dönemlerle çalıştırırken birden ilginç bir teklif aldı. Bir dönem Osmanlı’ya da eyalet başkentliği yapmış Bosna’nın Travnik kentinde doğan Bosnalı Hırvat asıllı Çiro’yu memleketi geri çağırıyordu: “Gel ve Bosna’nın başına geç!” Tam da kariyerinin sonuna yaklaşmışken memleketinden gelen bu teklif, Çiro için çok cazipti.

FUTBOLCULARLA BARIŞ, BOSNA’YLA BARIŞ
Çiro’nun ulusal takıma gelir gelmez yaptığı ilk iş takıma küs olan Avrupa’da oynayan futbolcuların gönlünü almak oldu. Yeni teknik direktör takıma ayrı bir hava getirdi ve Estonya karşısında alınan 7-0’lık galibiyet sadece futbolcuları değil, Bosna ulusal takımından umutlarını kesen Bosnalıları da aşka getirdi. Ulusal takımın başına futbolseverler tarafından bilinen, parlak bir kariyeri olan birisinin getirilmesi Bosnalı futbolseverlerin ulusal takımla daha da ilgili olmasını doğurdu.
Daha da ötesi, Çiro’nun Bosnalı Hırvat olması ülkede 13 yıldır sağlanamamış entegrasyonu da sağlama potansiyeline sahip. Örneğin, geçtiğimiz yaz Bosna’da oynanan Bosna-Hırvatistan maçında Hırvat taraftarların çoğunluğu Bosnalı Hırvatlardı. Üstelik, bu taraftarların önemli bir kısmı Çiro’nun da memleketi olan Travnik’ten gelmişlerdi. Bu değişiklikle sadece Bosnalı Hırvatların değil, oluşan birlik ve beraberlik havasıyla Bosnalı Sırplar’ın da Bosna ulusal takımına daha sempatik yaklaşması bekleniyor.

3-5-2’NİN YILMAZ SAVUNUCUSU
Gelelim Çiro’nun taktiğine… Aslında Türk futbolu için yabancısı olmadığımız Yugoslav ekolünün tipik bir portresini çiziyor Çiro: Çalıştırdığı tüm takımlar gibi Bosna-Hersek de topa orta sahada basıp, teknik becerileriyle ayakta tutmaya çalışıyor. Kaptırırlarsa Yugoslav faulüyle rakibi durduruyorlar. Top ayaklarındayken rakibi üstlerine çekmeye çalışıyorlar ve bunu becerdikleri takdirde topu hızlı kanat adamlarına açıp gol yollarına gidiyorlar.

İŞTE KADRO

Bosna-Hersek Ulusal takımının Türkiye karşısında şu onbirle çıkması bekleniyor:
Kaleci:
Kenan Hasagiç (İstanbul BB)
Defans:
Emir Spahiç (Lokomotif Moskova)
Saşa Papats (Glasgow Rangers)
Cemal Berberoviç (Litex),
Orta saha:
Elvir Rahimiç (CSKA Moskova)
Zvjezdan Misimoviç (Wolfsburg, Njemačka),
Senijad Ibriçiç (Hajduk Split)
Miralem Pjaniç (Lion)
Samir Muratoviç (Sturm Graz).
Forvet:
Zlatan Muslimoviç (PAOK)
Edin Ceko (Wolfsburg)
Yedekler:
Goran Brašnić (Inter Zagreb)
Safet Nadarević (Eskişehirspor)
Ivan Radeljiç (Energie Kotbus)
Adnan Mravats (Materzburg)

Dario Damjanoviç (Luch Energija)
Sejad Salihoviç (Hoffenheim)

Mladen Bartoloviç (Hajduk Split) Vedad İbişeviç (Hoffenheim)
Admir Vladaviç (Žilina Bratislava)

“İYİ GÜNÜMÜZDE OLURSAK KARŞIMIZDA KİMSE DURAMAZ!”

Çiro, 7 Ekim günü Saraybosna’da gazetecilere verdiği demeçte “İyi günümüzde olursak, karşımızda kimse duramaz” şeklinde konuştu. Geçtiğimiz haftalarda farklı liglerde oynayan futbolcularını bizzat kendisi gidip izleyen Çiro, bu izlenimleri neticesinde futbolcularının çoğunun formda olduğunu ve bundan dolayı memnunluğunu belirtiyor.

Futbolculardan özellikle Misimoviç ve Muslimoviç’in formlarının zirvesinde olduğunu söyleyen Çiro sakatlıklardan çekiniyor. Sağ arka adalesinde çekme olan Wolfsburg’un yıldız oyuncusu Muslimoviç’in oynayıp oynayamayacağı maç gününde belli olacak.

BOSNA’NIN EJDERHASI: SPAHİÇ

Bosna ulusal takım tarihinde şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde takım içinde aile havasının olduğunu vurgulayan Çiro forvet hattının formunun doruğunda olduğunu, tek sorunun defansta olduğunu, bu açığın ise Kaptan Spahiç tarafından kapatılacağına inandığını söylüyor. Kaptan Spahiç’in de ufak tefek sakatlıklarının bulunduğunu fakat bu sakatlıkların İstanbul’da oynamasına engel olamayacağını belirten Çiro, Spahiç’in “Bosna’nın Ejderhası” olduğunu söylüyor. Bilindiği gibi “Bosna’nın Ejderhası” (Zmaj od Bosne) 1831 yılında Osmanlılara karşı ayaklanan Gradaşçeviç Bey’in takma ismidir.

BOSNALI TARAFTARLAR DA GELİYOR
Bosna Hersek Futbol Federasyonu’nun açıklamalarına göre şu ana kadar Türkiye Futbol Federasyonu’nun Bosna için ayırdığı 1600 biletin 400 kadarı satılmış durumda. Gelen taraftarların büyük çoğunluğu küçük bir kaçamak yapıp hem İstanbul’da Sonbahar’ın keyfini çıkarmak, hem de Bosna’nın maçını izlemek gayesindeler. Örneğin Bosna’nın kuzeyindeki Tuzla’da yaşayan Azra ve Emir Bektaşagiç çifti bu fırsatı evliliklerinin onbirinci yılında ikinci bir balayı fırsatı olarak kullanacaklarını belirtiyorlar. Bosna’daki savaş sırasında Londra’da mülteci olduğu yıllarda Türklerle birlikte yaşadığını anlatan Azra, Türklerin kalbinde her zaman önemli bir yeri olduğunu. Büyük oğlunun Türkçe öğrendiğini ve bu duygularının tüm Boşnaklar için geçerli olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ama sizi yenmeye geliyoruz”. Futbola ilgili duymayan Bosnalıların bile bu maçı merakla beklediklerini ifade eden Azra “Türkiye maçı bizim için kardeşler arasında bir maç olacak. Kim kazanırsa kazansın üzülmeyeceğiz. Ama herkes erkek kardeşini yenmeyi ister” diyerek maçın atmosferini özetliyor. Azra ve Emir çifti Bosna’nın savaştan bu yana hala sıkıntılı bir dönem geçirdiğini, bu ve buna benzer başarılara ihtiyaç duyduklarını, maçta alınacak zafere Bosna’nın daha çok ihtiyaç duyduklarını belirtiyorlar.


ÇİRO’NUN BOSNALI TARAFTARLARDAN RİCASI: “TÜRKİYE FORMASI GİYMEYİN!”
Bosna stadyumlarında Türk takımlarının formalarını ve atkılarını sıklıkla görebilirsiniz. Taraftarlar destekledikleri takımın rengine göre Türkiye’deki bir takımın kaşkolunu, formasını giymeyi çok severler. Geçtiğimiz yaz Sarajevo taraftarı bir futbolseverde “BOLUSPOR” kaşkolu bile görmüştüm. Bosnalılar aynı zamanda Türkiye’nin ve UEFA’da başarı klazanan Türk takımlarının zaferlerini kutlamayı da huy edinmişler. Türkiye’nin her önemli zaferi sonrası Saraybosna’nın merkez mahallesi “Başçarşı” adeta Taksim’i andırıyor. Ulusal maçlarda da ay-yıldızlı forma ve kaşkollarla maçlara gitmeyi huy edinen Bosnalı taraftarları Çiro uyarıyor. “Türkiye’yle maç yapıyoruz, Bosna’nın renkleriyle bizi destekleyin.”


BOSNALI TARAFTARLAR: TÜRKLERİ ÖNCE ŞAŞIRTACAĞIZ, SONRA YENECEĞİZ
Bosna ulusal takımının ateşli taraftar grubundan yaklaşık 50 kişilik bir grup da maçı izlemek için İstanbul’a gelecekler. İstanbul’daki maçın onlar için önemli olduğunu, ikinci vatanlarına gelmiş gibi kendilerini hissediceklerini belirten taraftarlar “Türkiye bizim ikinci evimiz. Dolayısıyla Türkiye-Bosna maçı iki kardeş arasında oynanan bir maç olacak. Ama biz kazanacağız!” diyerek durumu özetliyorlar.

14 Ağustos 2008 Perşembe

ŞİROKİ BRİJEG – BEŞİKTAŞ MAÇINDA BEŞİKTAŞ’I DESTEKLEMEK İSTEYEN BOSNALI TARAFTARLARA ENGEL

Bosnalı yetkililer talep nedeniyle,normalde biletleri maçın oynandığı gün stadyum girişinde satışaçıkarırken, Beşiktaş maçı için biletleri iki gün öncesinden satışa çıkardıklarını duyurdular. MaçaŞİroki Brijeg taraftarlarının büyük bir ilgisi var.Nitekim,Beşiktaş Şiroki Brijeg'e şimdiye kadar gelmiş en büyük takımlardan birisi ve aynı zamanda geçtiğimiz hafta Çelik takımı karşısında alınan 4-0'lık galibiyet de taraftarları coşkulandırmış durumda.

Dünkü (13 Ağustos 2008) Bosna'nın günlük gazetelerinden Dnevni Avaz gazetesinde daha önce 2005 yılında Konyaspor'da yarım sezon forma Vladimir Vasilj rakipBeşiktaş hakkında söylenecek çok şeyin olduğunu,çılgın bir taraftar grubuna,şanlı bir geçmişe ve kaliteli bir takıma sahip olduklarını belirtti. Beşiktaş'ın Türkiye'nin en iyi takımlarından biri olduğunu ekleyen Vasilj topun yuvarlak olduğunu ve kimin kazanacağının maçın başında belli olamayacağını söyledi. Vasilj Kaunas'ın Rangers'ı, BATE Borisov'un da Anderlecht'i elediği gibi, Şiroki Brijeg'in de Beşiktaş'ı eleyebileceğini ve kendi evlerinde alacakları bir mağlubiyet haricinde her türlü skorun kendileri için avantaj yaratacağını belirtti.

100 kadar BJK taraftarı Bosnaya geldi. Tahmin edildiği gibi Bosnalı bir çok futbolsever Beşiktaş tribünlerinde maçı izlemek istiyor. Bosnalı Hırvat taraftarla oluşabilecek bir çatışmayı engellemek için Bosnalı yetkililer Beşiktaş tribününe Türk pasaportu olmayanları almayacaklarını bildirdiler.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

ŞİROKİ BRİJEG BEŞİKTAŞI BEKLİYOR


ŞİROKİ NERESİ?
Beşiktaş’la eşleştiğinden beri genelde diğer takımlarla ilgili haberleri ikinci elden alan Türk medyası tarafından “Siroki Brijeg” olarak belirtilen takımın ismi Hırvatça’da “Široki Brijeg” diye yazılıyor.Türkçe’de ise Şiroki Briyeg olarak okunuyor. Biz ise hem orijinaline sadık kalıp hem de Türkçe karakterleri kullanarak takımın ismini Şiroki Brijeg olarak ifade edeceğiz. Takımın tam ismi NK Şiroki Brijeg; yani Nogometni Klub Şiroki Brijeg. Nogo Hırvatça’da “ayak” demek, “met” ise top anlamına geliyor. Nogomet ise “ayaktopu” yani futbol teriminin Hırvatçası. Fakat, Bosna-Hersek’teki bir takımın ismi neden Hırvatça? Çünkü, Şiroki Brijeg Bosnalı Hırvatların takımı.

Bosna’da futbol takımlarının karakterinin anlaşılması için, hangi kentten geldiklerini ve geldikleri kentin özelliklerini bilmek gerekiyor. Bosna’nın güneyinde Hersek bölgesinde, Hırvatistan sınırının hemen yanı başında 8 bin nüfuslu ufak bir kasaba. Çevre köylerin nüfusuyla beraber 30.000’i geçmiyor. Şiroki Brijeg ilinin %99’u Bosnalı Hırvatlar’dan oluşuyor ve sınırda olmasından dolayı da Şiroki Brijeg’in iktisadi ve kültürel anlamda Bosna’dan çok Hırvatistan’a yakın olduğunu söylemek mümkün.

Şiroki Brijeg, 2. Dünya Savaşı sırasında kukla Hırvat faşist rejiminin kalelerinden biri olarak biliniyor. Nitekim, komünist rejim döneminde kasabanın ismi değiştirilmiş. Fakat, 1990 yılında yerel yönetime Hırvat milliyetçilerinin gelmesiyle Şiroki Brijeg eski adına yeniden kavuşmuş.

KASABANIN GURURU: NK ŞİROKİ BRİJEG

Böylesine küçük bir kasabanın en önemli gurur kaynaklarından biri de her sene ligde üst basamaklarda mücadele eden, birçok kez şampiyon olmuş bir futbol takımına sahip olmaları.

1948 yılında kurulmasına rağmen, rejimle ters düşen bir kasaba olmasından dolayı Şiroki Brijeg’in futbol takımının 1990’lı yıllara kadar hemen hemen hiç bir başarısı yok. Fakat bu tarihten sonra gerek Bosna’daki, gerek Hırvatistan’daki, gerekse de dünyanın dört bir yanına, özellikle de Avustralya ve Avusturya’ya yayılmış olan diasporadaki hemşerilerinin maddi desteğini arkasına alan Şiroki Brijeg başarı basamaklarını yavaş yavaş tırmanmaya başlamış. 2000 senesine kadar 7 sezon oynanan Bosnalı Hırvatların futbol ligi olan Hersek-Bosna Ligi’nde 1994, 1995, 1996,1998 senelerinde toplam 4 kere şampiyon olan Şiroki Brijeg, 2000 yılından sonra Bosnalı Sırp, Hırvat ve Boşnak futbol takımlarının oluşturduğu “Bosna-Hersek Premier Ligi”nde 2004, 2005 ve 2007 senelerinde toplam 3 kere şampiyon olmuş. Şiroki Brijeg, günümüz Bosna-Hersek futbolunun en başarılı takımlarından biri.

TAKIMIN TAMAMI KATOLİK
Başarının parayla ne derece mümkün olabileceğinin ispatı olan Şiroki Brijeg’in 36 kişilik kadrosunda sadece 11 tane Bosnalı oyuncu var ve bunların hepsi de Bosnalı Hırvat. Geriye kalan 25 oyuncunun 10’u Hırvatistan vatandaşı. 15 oyuncunun yabancı kökenli olması Şiroki Brijeg’in hangi kaynaklar ile “kasabanın gururu” olduğunu gösteriyor. Fakat dikkat edilmesi gereken bir konu var, o da 36 oyuncunun tamamının Katolik olması. Takımın yazılı olmayan kuralı; Katoliklerden başka dine mensup kişilerin takımda oynayamayacağı.

Her ne kadar Şiroki Brijeg’in sağlam maddi kaynakları olsa da, transfer sezonunda sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Takımın Katolik olmayan futbolculara kapalı olması, Katolik futbolcuların ise böylesine küçük bir kasabada oynamaya fazla da istekli olmadıkları bilinen bir gerçek. Dolayısıyla, Şiroki Brijeg’e transfer olan futbolcular genelde kariyerinin sonuna yaklaşmış veya başka bir takımda oynayabilecek yetenek ve potansiyele sahip olmayan oyuncular oluyor. Futbolcuların Şiroki Brijeg’e gelmek istememelerinin bir diğer nedeni de,Şiroki Brijeg’e yüklenen siyasi anlamlar. Birçok futbolcu bu derecede siyasallaşmış bir futbol takımında oynamayı tercih etmiyor. Gelen oyuncular da genellikle “körelmiş” olarak geri dönüyorlar.

SAĞLAM DEFANS, ZAYIF FORVET

Her ne kadar,geçtiğimiz sezonu Bosna-Hersekşampiyonu Modriça’nın sadece bir puan ardından 54 puanla ikinci sırada bitirmişolsa da,Şiroki Brijeg gol yollarındaki kısırlığıyla dikkat çekiyor. 30 maçta rakip fileleri sadece 44 kez havalandırabilmişler. Fakat, aynı zamanda 29 gol yemişler. Az gol atıyorlar fakat çok da kolay gol yemiyorlar. Yine de hemen hemen her maç başına bir gol yemişler. Bu sene defans hattında işleri biraz daha zor. Defansın belkemiği, 29 yaşındaki Velimir Vidiç sezon sonunda Şiroki Brijeg’leyolunu ayırdı ve Slovakya’nın adı sanı duyulmamış bir takımına MŞK Jilina’ya transfer oldu.

Takımın en iyi oyuncusu olarak Dalibor Şiliç gösteriliyor. Tecrübeli orta saha oyuncusu geçen sezon Sarajevo’dan transfer edilen Marciano’yla birlikte orta sahada iyi bir ikili oluşturuyor. Bir önceki sezon şampiyon olan Sarajevo’nun oyun kurucusu ve dinamik orta saha oyuncusu Marciano başarılı sezonun ardından Eintracht Frankfurt tarafından transfer edilecekti. Fakat bu transferin yatmasıyla araya Şiroki Brijeg’in yöneticileri girip, yıldırım hızıyla transferi gerçekleştirmişlerdi. Beşiktaş’ın da en çok dikkat etmesi gereken oyuncuların başında Marciano geliyor.

“PARTİZAN”I DEĞİL, “PARTİZANİ”Yİ ELEDİLER
14 Ağustos’ta UEFA Kupası ön eleme karşılaşmasında temsilcimiz Beşiktaş’la karşılaşacak olan Şiroki Brijeg bir önceki turda Arnavutluk ekibi Partizani’yle ilk maçta kendi evinde 0-0 berabere kalmış, deplasmanda 3-1 galip gelerek turu geçmişti. Seyircisiz oynamaya ve deplasman maçlarında rakip takımın taraftarlarının baskısı altında maça çıkmaya alışkın olan Şiroki Brijeg’in Beşiktaş’a da İnönü’de bir sürpriz yapması muhtemel. Fakat, bir önceki turda Şiroki Brijeg’in Belgrad’ın meşhur Partizan’ı değil de, Avrupa’nın en kalitesiz liglerinden birine sahip Arnavutluk’un Partizani’sini elediğini hatırlamak lazım. Nitekim, Türkiye’deki kimi spor yazarları da bu hataya düşüp söz konusu iki takımı karıştırmakta ve Şiroki Brijeg’in “Partizan” gibi güçlü bir ekibi elediği yönünde yorumlar yapmaktadır.

Deplasman maçlarında siyah-sarı forma tercih eden Şiroki Brijeg, kendi evinde oynadığı maçlarda mavi-beyaz formayı tercih ediyor. Şiroki Brijeg’in maçlarını oynadığı Petsara Stadyumu’nun taraftar kapasitesi kasabanın nüfusuyla aynı: 8000! Maçlara çevre köylerden ve kimi zaman siyasi anlamı yüksek maçlarda çevre illerden de Hırvat taraftarlar geliyor, fakat yine de çoğu zaman Şiroki Brijeg boş tribünlere oynuyor. Petsara Stadyumu UEFA kriterlerini tamamlamış bir stadyum.

Maç gece oynanacak. Fakat Şiroki Brijeg Akdeniz iklimi etkisi altında bir bölgede bulunuyor. Maçgünü hava sıcaklığının 35-40 derece arasında olması bekleniyor. Geceleri Adriyatik’ten Bosna dağlarına esen Bora meltemi maç saatinde futbolculara nefes aldırabilir. Ekibimiz Beşiktaş büyük ihtimalle Şiroki Brijeg’e 45 dakika uzaklıktaki Mostar’da konaklayacaklar.

MAVİ-BEYAZ MAĞARA ADAMLARI
Şiroki Birijeg’in taraftar grubunun adı Şkripari. “Şkripine” Hırvatça’da mağara oyuğu anlamına geliyor. 1945 yılında Partizanların zaferinden sonra dağlarda saklanan Hırvat aşırı milliyetçilerine “mağara oyuğunda yaşayan” anlamına gelen “Şkripar” denilirmiş. “Şkripari” ise bunun çoğul biçimi. Şiroki Brijeg taraftarlarının bu ismi almasına pek de şaşmamak lazım. Şiroki Brijeg taraftarları aynı zamanda “Krijari” ismiyle de anılıyor.Krijari ise Hırvatça’da “Haçlılar” anlamına geliyor. Yukarıda da değindiğimiz gibi tamamı Katoliklerden oluşan ve Hırvat milliyetçilerinden sağlam maddi destek alan Şiroki Brijeg taraftarlarının siyasi bir taraftar topluluğu olduklarını söylemek mümkün. Şkripari, Bosna-Hersek ulusal takımını değil de,Hırvatistan ulusal takımını desteklemesiyle de biliniyor.Geçtiğimiz yaz Saraybosna’da oynanan Bosna Hersek – Hırvatistan dostluk karşılaşmasında Şkripari ve Bosna’daki birçok Bosnalı Hırvat Bosna-Hersek’i değil de, Hırvatistan’ı desteklemişti. Hatta, maç öncesi ve sonrasında Bosnalı Hırvat ve Boşnak taraftarlar arasında sokak kavgaları meydana gelmişti. Hemen hemen bütün Şiroki Brijeg taraftarlarının Dinamo Zagreb taraftarı olduklarını söylemek de mümkün. Şiroki Brijeg’de vücut bulan aşırı Hırvat milliyetçiliği kimi zaman Bosnalı Hırvatlar tarafından bile tepkiyle karşılanıyor. Bosnalı Hırvatlar tarafından bile kimi zaman antipatiyle karşılanan Şiroki Brijeg Bosnalı birçok futbolseverin nefretini kazanmış durumda. Bu nefretin nedeni ise kulübün siyasi niteliği ve başarının ardında yatan “para” faktörü.

BOŞNAKLAR BEŞİKTAŞ’I DESTEKLEMEYE HAZIR
Bazı Bosnalı Hırvatların geçtiğimiz ay EURO 2008’daki Hırvatistan-Türkiye maçından sonra kutlama yapmak isteyen Boşnaklara saldırmaya kalkışması birçok Bosnalı futbolsever tarafından unutulmuş değil. Boşnak futbolseverler otobüs ayarlanması durumunda maç için Şiroki Brijeg’e gidebileceklerini belirtiyorlar. Saraybosna’ya 3 saat, Mostar’a ise sadece 45 dakika mesafede olan Şiroki Brijeg’deki maç gece oynanacağı için kendi imkanlarıyla Şiroki Brijeg’e gitmek isteyen taraftarların geri dönüşlerinin çok zor olacağından taraftarların ulaşımını sağlamak için otobüs organizasyonu yapmak şart.

Ulaşım sorununun halledilmesi durumunda Şiroki Brijeg’deki maça Beşiktaş’ı desteklemek için seve seve gideceklerini belirten bazı Boşnak taraftarlar, bunun için Saraybosna takımları olan Zeljeznicar ve Sarajevo ile Mostar takımı olan Velez takımı ile bu takımların taraftar grupları olan Horde Zla, Maniatsi ve Red Army ile temasa geçilmesinin organizasyonu daha da kolaylaştrıcağını ve Beşiktaş’a ayrılan koltuklarda İstanbul’dan gelecek taraftarlardan geriye kalan kotanın Boşnak taraftarlar tarafından rahatça doldurabileceğini belirtiyorlar.

(Bu yazı farklı formatta http://www.ligtv.com.tr/LigTvComTrOzel.aspx?r=1&hid=42673 adresinde de yayınlanmıştır.)

4 Temmuz 2008 Cuma

SİVASSPOR’UN RAKİBİ KARADAĞ TEMSİLCİSİ GRBALJ

İntertoto Kupası birinci tur karşılaşmaları sonucu Sivasspor’un Grbalj ile oynayacağı 28 Haziran, Cumartesi günki maçta Karadağ temsilcisi Grbalj’in Bosna temsilcisi Çelik’i kendi evinde 2-1 yenmesiyle kesinleşti. İlk maç Bosna’da Zenica’da oynanmış ve Çelik Grbalj’i 3-2 yenmişti. Averaj eşitliğinde deplasmanda atılan gollerde avantajlı olan Grbalj, turu geçen taraf oldu. Maçı Sivasspor antrenörü Esat Karaberberoğlu da izledi.

Sürpriz Sonuç

Rakibine göre kağıt üzerinde daha zayıf bir ekip olan Grbalj’in turu geçmesi sürpriz olarak nitelendiriliyor. Tarihinde kayda değer bir sportif başarısı bulunmayan Grbalj’in Çelik’i yenmesi şimdiye kadarki en önemli başarı olarak kabul ediliyor. Geçtiğimiz sezon da İntertoto Kupası’nı Karadağ’ı temsilen katılmaya hak kazanan Grbalj Romen “AFC Gloria 1922 Bistrita” gibi yine ismi duyulmamış bir takıma elenmişti. Çelik karşısında alınan galibiyet ve İntertoto’da bir üst tura atlama Grbalj’in tarihinde elde ettiği en büyük uluslararası başarı.

Bosna’da oynanan maçta 7. dakikada ilk golü bulmasına rağmen, kendisinden daha güçlü olan rakibinin üç golüne engel olamayan Grbalj oyun disiplininden uzaklaşan rakibine uzatmalarda bir gol atmayı başarmıştı. Bu gol Grbalj için altın değerinde bir goldü.

Karadağ’da 2500 taraftarın izlediği maça Çelik 18. dakikada genç yıldız Emir Hadziç’in ayağından kazandığı golle galip başladı. Fakat, maçın ikinci yarının başlarında 51. dakikada Grbalj’in Bosna’daki maçta uzatma dakikasındaki kritik golü atan Darko Paviçeviç’in golüyle durumu eşitledi ve Grbalj takımının tur umudunu arttırdı. Kasalica’nın 75. dakikada attığı gol de Grbalj’e turu getirdi.

Çelik’in hedefi İntertoto değilmiş!

Turun favorisi olarak gösterilen Çelik’in Grbalj’e elenmesinin yankıları sürüyor. Çelik yönetimi bu sezon asıl hedefinin Bosna-Hersek şampiyonluğu olduğunu açıklasa da taraftarlar açısından bu açıklama pek inandırıcı gelmiyor. Bosnalı taraftarlar alınan sonuçtan futbolcuları sorumlu tutarken, özellikle Karadağ’daki maçta oyuncuların isteksiz oynamalarının nedenini maçın oynandığı gün neredeyse 40 dereceye varan hava sıcaklığına bağlıyorlar.

İlk maç Karadağda

İntertoto Kupası ikinci tur maçlarında eşleşen Sivasspor ve Grbalj ilk maçı 5 Temmuz Cumartesi günü Karadağ’da oynayacaklar. Portekizli hakem üçlüsünün yöneteceği maçın rövanşı ise 18 Temmuz Cuma günü Sivas 4 Eylül Stadyumu’nda oynanacak. Bu maçı ise Ukraynalı hakem üçlüsü yönetecek.

Sivassporlu futbolcular çok ter dökecek!

Grbalj’in maçlarını oynadığı Radonoviçi Stadyumu UEFA kriterlerine uymadığı için maç Radonoviçi’ye yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Karadağ’ın en büyük ikinci kenti olan Niksiç Şehir Stadyumunda oynanacak. Niksiç Stadyumu’nda ışıklandırma olmadığı için maç yerel saatle 18.00’de (T.S.İ. 19:00) oynanacak. Gün içinde 40 dereceye varan sıcaklığın bu saatlerde de etkisini hâlâ hissettireceği, özellikle yüksek nem oranının futbolcuların performansını olumsuz yönde etkileyeceği biliniyor. Bu anlamda, Sivassporluları en çok da hava sıcaklığı ve yüksek nem oranı yoracak.

Grbalj’in oyun taktiği

Grbalj’in en önemli futbolcularından ve Karadağ’ın Avrupa kupalarındaki ilk golü atma ünvanına sahip Miloş Calas geçtiğimiz sezonun şampiyonu Zeta’ya transfer olmuş. En iyi oyuncusu ve Karadağ milli takımı defansının da bel kemiği Luka Pejoviç’i Mogren’e, iki Nijeryalısı Victor Agboh ve Kelechi Collins’i Mladost Apatin’e kaptıran Grbalj’in en büyük kaybı ise yaklaşık 800.000 Euro değer biçilen Karadağ’ın en pahalı ayaklarından, bir önceki sezon Karadağ’da en iyi futbolcu ödülünün sahibi ve bu sezon Rudar Pljevlja için ter dökecek olan Aleksandar Nedoviç.

Yaşadığı mali krizden dolayı kaybettiği futbolcuların yerini dolduramayan Grbalj altyapıdan gelen futbolcularla takımı takviye etmeye çalıştı. Pekin’deki Olimpiyatlar’da Sırbistan Olimpik Futbol Takımı’nı da çalıştıran Grbalj teknik direktörü Neboyşa Vignyeviç genç yeteneklerle çalışma konusunda hayli deneyimli. Maçlarını genellikle tek forvetli 4-5-1 taktiğiyle oynayan Grbalj orta sahada topa sahip olmaya yönelik oyun sisteminde gole dönük orta saha oyuncularıyla sonuca gitmeye çalışırken kendinden daha güçlü olan takımlara karşı kontraatak futbolunu tercih ediyor. Defansta Dragiçeviç, Boyoviç, Petroviç, Gruyiç dörtlüsü, orta sahada Maziç, Videkaniç, Boşkoviç, Kasalica ve Franciskoviç beşlisiyle oynayan Grbalj tek forveti Paviçeviç’in bireysel yeteneklerine güveniyor. Kasalica ve Franciskoviç ortasahadan sık sık ileriye çıkıp gol yollarını zorlayan futbolcuları. Avrupa’nın en uzun boylu halkı olan Karadağlılar fizik üstünlüklerini Yugo ekolünün mirası olan üstün teknik kapasiteyle birleştirip genç ve hızlı oyuncularıyla sürpriz sonuçlar yaratabiliyor. Grbalj de özellikle sıcak havada oyunu yavaşlattıktan sonra hızlı ataklarla sonuca gitmeyi düşünecek.

30 Haziran Pazartesi günü basına bir demeç veren teknik direktör Vignjeviç, Sivasspor’un favori olduğu turda Çelik’e yaptıkları tarzda bir sürpriz yapıp Grbalj’in turu geçen taraf olacağını iddia etti.

(Yazı aynı zamanda Lig TV'nin internet sitesinde yayınlanmıştır. Tıklayınız)